Büyük Selçuklu Devleti'nin eğitim ve öğretiminde Nizamiye Medreseleri önemli bir rol oynadı. İslami bilimlerin, matematik, tıp ve edebiyat öğretildi.
Türkler, 7. yüzyıldan itibaren Müslümanlarla temas etmeye başlamıştır. Emeviler Dönemi'nden (661-750) itibaren ise Türkler, İslamiyet'in hizmetinde yer almaya başlamıştır. Ancak Emevilerin Arap olmayanlara uyguladığı olumsuz politika, Türklerin İslamiyet'e geçişini geciktirmiştir.
Türklerin İslamiyet'i kabul etmesi, siyasi, ekonomik ve kültürel olmak üzere birçok alanda önemli sonuçlar doğurmuştur. Türkler, İslam'ı kabul ettikten sonra hızla Arap kültürünün etkisine girmiş ve Arap alfabesini kullanmaya başlamıştır. Arapça, Türkçenin resmi dili olmuş ve Türk edebiyatı Arapça eserlerle zenginleşmiştir. Türkler, İslam'ı kabul ettikten sonra ticaret ve sanayi alanlarında da önemli gelişmeler kaydetmişlerdir. Türk devletleri, İslam dünyasının en güçlü devletleri arasında yer almış ve İslam kültürünün yayılmasında önemli rol oynamışlardır.
İslam Dininin Türkler Tarafından Kabulü Türklerin İslam'ı KabulüTürklerin İslam'ı kabulü aşamalı olarak ve farklı tarihlerde gerçekleşmiştir. Oğuzlar, X. yüzyılın ikinci yarısında, Karahanlılar ve Gazneliler gibi ilk Türk İslam devletlerini kurmuşlardır. Selçuklular ise, XI. yüzyılda Anadolu'ya hakim olarak Türkiye Selçuklu Devleti'ni kurmuşlardır. Osmanlı Devleti ise, XIII. yüzyılda kurulan ve İslam dünyasının lideri haline gelen bir cihan devletidir.
Türkler, İslam'ı kabul ettikten sonra önemli bir güç haline gelmişlerdir. İlk Türk İslam devletleri, İslam dünyasının önemli bir parçası olmuştur. Selçuklular ve Osmanlılar, İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur.
Büyük Selçuklu Devleti, 11. ve 12. yüzyıllarda Orta Asya'dan Anadolu'ya kadar uzanan geniş bir alanı kontrol eden Türk-İslam imparatorluğuydu. Devlet, Selçuk Bey tarafından kuruldu ve Alp Arslan ve Melikşah gibi güçlü liderler tarafından yönetildi.
Alp Arslan, 1063 yılında Selçuklu tahtına çıktı. Onun saltanatı sırasında Selçuklular, Bizans İmparatorluğu'na karşı önemli bir zafer kazandılar. 1071 yılında Malazgirt Muharebesi'nde Bizans ordusunu yenerek Anadolu'nun kapılarını Türklere açtılar.
Alp Arslan'ın oğlu Melikşah, 1072 yılında tahta çıktı. Onun döneminde Selçuklu Devleti, sınırlarını batıda Akdeniz'e, doğuda Hindistan'a kadar genişletti. Melikşah, ayrıca Nizâmülmülk gibi yetenekli vezirlerin yardımıyla devleti güçlü bir şekilde yönetti.
Melikşah'ın ölümünden sonra, oğlu Berkyaruk tahta çıktı. Onun döneminde Selçuklu Devleti, iç çekişmelere ve Haçlı Seferleri'ne maruz kaldı. Haçlılar, 1099 yılında Kudüs'ü ele geçirdiler ve bu durum, Müslüman dünyasında büyük bir infiale yol açtı.
Berkyaruk'un ölümünden sonra, kardeşi Mehmet Tapar tahta çıktı. Onun döneminde Selçuklu Devleti, yeniden güçlenmeye başladı. Mehmet Tapar, Haçlılara karşı mücadele etti ve Suriye'yi ele geçirdi. Ayrıca, Bâtınîlere karşı da sert önlemler aldı.
Mehmet Tapar'ın ölümünden sonra, kardeşi Sencer tahta çıktı. Onun döneminde Selçuklu Devleti, Karahitaylar tarafından yenilgiye uğratıldı ve yıkılmaya başladı. Sencer, 1157 yılında öldü ve Büyük Selçuklu Devleti tarih sahnesinden çekildi.
Büyük Selçuklu Devleti, Türk tarihinde önemli bir yere sahiptir. Devlet, Anadolu'nun Türkleşmesinde öncü rol oynamış ve İslam kültürünün yayılmasına katkıda bulunmuştur. Selçuklular, ayrıca, güçlü bir devlet teşkilatı kurmuş ve adaleti sağlamışlardır.
Kaynaklar: * [Büyük Selçuklu Devleti Tarihi](https://www.turktarihi.net/selcuklu-devleti-tarihi/) * [Alp Arslan](https://www.biyografya.com/biyografi/1175) * [Melikşah](https://www.biyografya.com/biyografi/2414) * [Sultan Berkyaruk](https://www.biyografya.com/biyografi/3800) * [Sultan Mehmet Tapar](https://www.biyografya.com/biyografi/2415) * [Sultan Sencer](https://www.biyografya.com/biyografi/2416)Selçuklularda devletin tek temsilcisi sultandır. Töre ve yasaya aykırı olmamak şartıyla her hususta mutlak hâkim olan hükümdar, hiçbir zaman kutsal ve sorumsuz değildir. Sultanlar, tarafından yayımlanan fermanlar kanun niteliğindedir ve halk bu fermanlara uymak zorundadır.
Selçuklu devlet teşkilatı; saray, hükûmet, adliye ve ordu unsurlarından oluşurdu. Hükümdar, ailesi ve maiyeti ile birlikte sarayda yaşardı. Hükümdarın şahsına bağlı olan saray, aynı zamanda devletin yönetildiği yerdi.
Divan Adı | Görevi |
---|---|
Büyük Divan | Tüm devlet işlerini yürütürdü. |
Divan-ı İnşa | Devletin iç ve dış yazışmalarını yapardı. |
Divan-ı İstifa | Bütün mali işlerinden sorumluydu. |
Divan-ı İşraf | Mali ve idari işleri teftiş ederdi. |
Divan-ı Arz | Devletin askerî işleriyle ilgilenirdi. |
Divan-ı Berid | Posta ve haberleşmeden sorumluydu. |
Divan-ı Mezalim | Adalet işlerinden sorumluydu. |
Divan-ı Hatun | Hatunun emrinde hizmet veren divan |
Selçuklu ordusu; devletin ve hükümdarın dayandığı başlıca kuvvet olan Gulaman-ı Saray askerleri, sipahilerden oluşan ve her an sefere çıkmaya hazır olan Hassa Ordusu, ikta sahiplerinin verdiği ikta askerleri, bağlı devlet askerleri, gönüllüler, ücretliler ve Türkmen kuvvetlerinden oluşmuştu. Devletin kuruluşu sırasında rol oynayan Türkmenler zamanla ordudan tasfiye edilmiş ve yerlerine gulam sistemine göre yetişmiş askerler getirilmişti. Ordunun çoğunluğu süvarilerden meydana gelmişti. Savaşlarda kendi yaptıkları ok, yay, kılıç, kalkan, mızrak ve hançer gibi hafif silahlar; kuşatmalarda da arrade (hafif taşlar atan silah) ve mancınık gibi ağır silah kullanırlardı. Ordu savaş sırasında; merkez, sağ kol, sol kol, öncü ve artçı şeklinde tertiplenirdi. Orduya harekât esnasında sultan veya vezir, emir verirdi.
Selçuklu Devleti, Türklerin İslamiyet'i kabulünden sonra kurulan ilk büyük Türk İslam devletidir. Selçuklular, kısa sürede geniş bir coğrafyaya hakim olmuş ve İslam dünyasının lideri haline gelmişlerdir. Selçuklu Devleti'nin yönetim yapısı, İslam-İran geleneğine dayanmaktadır. Selçuklu Devleti'nin askeri yapısı ise, Türklerin geleneksel askerlik anlayışına dayanmaktadır. Selçuklu Devleti, kültür ve medeniyet alanında da büyük ilerlemeler kaydetmiştir.
Büyük Selçuklu Devleti, İslam medeniyetine önemli katkılarda bulunmuş bir devlettir. Bu katkılardan biri de eğitim ve öğretim alanında olmuştur.
Büyük Selçuklu Devleti'nin en önemli eğitim kurumları Nizamiye Medreseleri'dir. İlk Nizamiye Medresesi, 1067 yılında Nişabur'da kurulmuştur. Daha sonra Bağdat, İsfahan ve diğer önemli şehirlerde de Nizamiye Medreseleri açılmıştır.
Nizamiye Medreseleri'nde öğrencilerin yeme, içme, barınma, kütüphane, ibadet, temizlik, ders araçları gibi bütün ihtiyaçları karşılanmıştır.
Nizamiye Medreseleri'nde verilen eğitim çok yüksek bir düzeydeydi. Medreselerde İslami bilimlerle birlikte matematik, astronomi, felsefe, fizik, tıp, tarih, edebiyat gibi akli bilimler de yer almıştır.
Nizamiye Medreseleri'nden yetişen önemli kişiler sayesinde Müslümanlar, medeniyet liderliğini sürdürebilmiştir. İslamiyet’in gücü, Büyük Selçuklu Devleti ile yeniden canlandırılarak Hristiyanlara karşı Haçlı Seferleri’nde mücadele için gerekli donanım temin edilmiştir.
Nizamiye Medreselerinde görev yapan önemli müderrisler şunlardır:
Büyük Selçuklu Devleti, sanat ve mimarlık alanında da önemli katkılarda bulunmuştur.
Selçuklu mimarisinin en önemli eserleri arasında şunlar yer almaktadır:
Selçuklu sanatının en önemli özellikleri arasında şunlar yer almaktadır:
Selçuklu sanatı, İslam sanatının gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
Büyük Selçuklu Devleti'nde Eğitim ve Öğretim Büyük Selçuklu DevletiMehmet Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk tarihinde yeri doldurulamaz bir otoritedir. Başarısının arkasında yatan etmenler şunlardır:
Mehmet Altay Köymen, 1915'te Ankara'nın Haymana ilçesine bağlı Deveci köyünde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, Çanakkale Savaşı'nda şehit oldu. Annesi Fatma Hanım, Köymen'i ve kardeşlerini zor koşullar altında büyüttü. Köymen, ilk ve ortaokulu Haymana'da okuduktan sonra, Ankara Erkek Lisesi'ne yazıldı. Lise yıllarında tarih derslerine özel ilgi gösterdi ve bu alanda kendini geliştirmeye başladı.
1936'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ne girdi ve Prof. Dr. Fuad Köprülü'nün öğrencisi oldu. 1940'da fakülteden mezun oldu ve aynı yıl asistan olarak göreve başladı. 1944'te doktorasını tamamladı ve doçent oldu. 1950'de profesör oldu.
Mehmet Altay Köymen, 1950-1980 yılları arasında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Bu süre zarfında, Selçuklu Devri Türk Tarihi üzerine birçok önemli eser kaleme aldı. Bu eserler arasında şunlar yer almaktadır:
Mehmet Altay Köymen, eserleriyle Selçuklu Devri Türk Tarihi'ni sistemli bir şekilde ele aldı ve bu konuda önemli katkılarda bulundu. Ayrıca, birçok öğrenci yetiştirdi ve Türk tarihçiliğinin gelişmesine katkıda bulundu.
Mehmet Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk tarihinde yeri doldurulamaz bir otoritedir. Çalışkanlığı, azmi, zekâsı, yeteneği, hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemesi ve yılgınlığa kapılmaması, doğu ve batı dillerine hâkimiyeti, Selçuklu Devri Türk Tarihi üzerine yaptığı orijinal araştırmalar ve çile ve mücadele ile geçen ömrü, onun başarısının arkasındaki etmenlerdir.