Osmanlı Devleti'nde yönetim sistemi töre, İslam Medeniyeti'nin etkisi ve fethedilen yerlerin yönetim anlayışıyla şekillenmiştir.
İlk Türk İslam devletlerinde devlet yönetiminde istişareye büyük önem verilirdi. Hükümdarlar karar alırken yalnız hareket etmezler, vezirler, kumandanlar ve diğer devlet adamlarıyla istişare ederlerdi. Hükümdarın adaletle hükmetmesi de önemli bir ilkeydi. Hükümdarlar yasaları adaletle uygularlar ve halk arasında ayrımcılık yapmazlardı.
Türkler İslamiyet'e geçtikten sonra yönetim anlayışlarında bazı değişiklikler olmuştur. Bu değişikliklerden bazıları şunlardır:
İlk Türk İslam devletlerinde yönetim anlayışı, töre, kut ve şûra etrafında şekillenmiştir. Devlet idaresinde İslamiyet öncesi Türk törelerine yer verilse de genellikle İslami kurallar ve terimler kullanılmıştır.
Merkeziyetçi yapı anlayışı, devletin tüm yetkilerinin tek bir merkezde toplanması anlamına gelir. Selçuklulardaki "Ülke toprakları hanedan ailesinin ortak malıdır." anlayışı ise, ülkenin topraklarının hanedan ailesine ait olduğu ve bu toprakların aile üyeleri arasında bölüştürüldüğü anlamına gelir. Bu iki anlayış arasında bir ilişki vardır. Merkeziyetçi yapı anlayışı, hanedan ailesinin ülkeyi daha kolay kontrol etmesini sağlar. Ülke topraklarının hanedan ailesine ait olması ise, ailenin ülkeyi daha sıkı bir şekilde kontrol etmesini sağlar.
İlk Türk İslam devletlerinde hükümdarlık sembolleri şunlardır:
Kutadgu Bilig ve Siyasetnâme adlı eserlerde hükümdarın nasıl olması gerektiği konusunda önemli bilgiler verilmektedir. Bu eserlerde hükümdarın bilge, akıllı, adil, merhametli, şefkatli ve halkına karşı duyarlı olması gerektiği vurgulanmaktadır.
İlk Türk İslam devletlerinde devlet yönetiminde istişareye büyük önem verilirdi. Hükümdarlar karar alırken yalnız hareket etmezler, vezirler, kumandanlar ve diğer devlet adamlarıyla istişare ederlerdi.
İlk Türk İslam devletleri, İslamiyet'in ilk dönemlerinde kurulan ve Türk kültürünün yanı sıra İslam kültürünü de benimseyen devletlerdir. Bu devletlerin teşkilat yapıları, İslamiyet öncesi Türk devletlerinin teşkilat yapılarından farklılıklar göstermektedir.
İlk Türk İslam devletlerinde hükûmetin başında vezir bulunurdu. Vezir, devletin işlerini yöneten ve hükümdara danışmanlık yapan kişiydi. Divan ise, devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı yerdi. Divan'da vezir başkanlığında, devlet ileri gelenleri yer alırdı.
İlk Türk İslam devletlerinde taşra teşkilatı, eyaletler, vilayetler, kazalar ve köylerden oluşurdu. Eyalet yöneticileri, hanedan üyeleri arasından seçilirdi ve onlara "şah" veya "melik" denirdi. Vilayet yöneticileri ise, eyalet yöneticilerine bağlı olarak görev yaparlardı ve onlara "vali" veya "emir" denirdi. Kazalar ve köyler ise, köy ağaları veya muhtarlar tarafından yönetilirdi.
İlk Türk İslam devletlerinde ordu, savaşçılar, teşkilat ve teçhizat olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Devletin bulunduğu coğrafyalardaki yerel unsurlara da yer verilmiştir. Yerel halkların da yer aldığı Gazne ordusu; gulâm birlikleri, eyalet askerleri, ücretli askerler ve gönüllülerden oluşurdu. Ayrıca Gazne ordusunda sayıları bin yedi yüzü bulan filler de vardı.
İlk Türk İslam devletleri, bağımsızlıklarını ve egemenliklerini sembolize eden çeşitli işaretler kullanmışlardır. Bu işaretler arasında otağ, örgin, kılıç, nevbet, tuğ, kur, berge, kama, kotuz, ordu, yay, toy, para bastırma, hutbe, hilat, çetr, saray, menşur ve tıraz yer almaktadır.
İlk Türk İslam devletlerinde hükümdarlar, çeşitli unvanlar kullanmışlardır. Bu unvanlar arasında sultan, sultan'ül alem, sultan'ül azam, şahanşah, malük'ül mülük, emir, melik, es-sultanül-muazzam yer almaktadır.
İlk Türk İslam devletlerinin teşkilat yapıları, İslamiyet öncesi Türk devletlerinin teşkilat yapılarından farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar, İslam kültürünün etkisiyle oluşmuştur.
Osmanlı Devleti'nin yönetim anlayışı, ilk Türk devletlerinden gelen töre, Türk İslam Medeniyeti'nin etkisi ve fethedilen yerlerdeki yönetim anlayışı etrafında şekillenmiştir. Osmanlı'nın yönetim sistemi, Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferi'ne kadar monarşik bir özellik taşırken 1517'den itibaren halifeliğin Osmanlı'ya geçmesiyle birlikte, devlet yönetimi monarşik yapının yanında teokratik (dine dayalı) bir yapıya da bürünmüştür.
Osmanlı Devleti'nin yönetim anlayışında, ilk Türk İslam devletlerinde olduğu gibi otoritenin kaynağının Allah olduğuna inanılırdı. Allah'ın devleti hükümdara bağışladığına inanıldığı için hükümdarın yetkisi tartışılmazdı.
Osmanlı Devleti, çok sayıda farklı milletten oluşan bir imparatorluktur. Bu imparatorluğun yönetim anlayışı, adalet, eşitlik ve hoşgörü prensiplerine dayanıyordu. Osmanlı Devleti, bu anlayış sayesinde yüzyıllarca ayakta kalabilmiştir.
Osmanlı Devleti'nin Yönetim AnlayışıOsmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren farklı yönetim anlayışlarına sahip olmuştur. Bu anlayışlar, devletin içinde bulunduğu şartlara göre değişmiştir. Klasik Dönem'de padişahın mutlak otoritesi vardı. Tanzimat Dönemi'nde ise padişahın yetkileri sınırlandırılmış ve meclis kurulmuştur. I. Meşrutiyet Dönemi'nde ise padişahın yetkileri daha da sınırlandırılmış ve halkın yönetime katılımı artmıştır.
Klasik Dönem yönetim anlayışında padişahın mutlak otoritesi vardı. Padişah, devletin başı ve ordunun komutanıydı. Ayrıca, yasama, yürütme ve yargı yetkileri de padişaha aitti. Padişah, bu yetkilerini divan aracılığıyla kullanıyordu. Divan, padişahın başkanlığında toplanan ve devletin önemli işlerini görüşen bir kuruldur. Divan üyeleri, padişah tarafından atanırdı.
XIX. yüzyılın ortalarında, Osmanlı Devleti içte ve dışta birçok sorunla karşı karşıyaydı. Bu sorunları çözmek için, Tanzimat Fermanı ilan edildi. Tanzimat Fermanı ile birlikte, Osmanlı Devleti'nde modern anlamda bir anayasacılık başlatıldı. Tanzimat Fermanı ile padişahın yetkileri sınırlandırıldı ve meclis kuruldu. Meclis, halkın temsilcilerinden oluşan bir kuruldur. Meclis, yasama yetkisini kullanıyordu. Yürütme yetkisi ise padişaha aitti.
I. Meşrutiyet Dönemi'nde, padişahın yetkileri daha da sınırlandırıldı ve halkın yönetime katılımı artırıldı. 1876 yılında, Kanun-i Esasi ilan edildi. Kanun-i Esasi ile birlikte, Osmanlı Devleti'nde meşruti yönetime geçildi. Meşruti yönetimde, padişahın yetkileri sınırlandırılmış ve meclis güçlendirilmiştir. Meclis, halkın temsilcilerinden oluşan bir kuruldur. Meclis, yasama yetkisini kullanıyordu. Yürütme yetkisi ise padişaha aitti. Ancak, padişah, meclisin kararlarını uygulamak zorundaydı.
Osmanlı Devleti'nde yönetim anlayışı, devletin içinde bulunduğu şartlara göre değişmiştir. Klasik Dönem'de padişahın mutlak otoritesi vardı. Tanzimat Dönemi'nde ise padişahın yetkileri sınırlandırılmış ve meclis kurulmuştur. I. Meşrutiyet Dönemi'nde ise padişahın yetkileri daha da sınırlandırılmış ve halkın yönetime katılımı artmıştır.
Osmanlı Devleti, teşkilat yapısını oluştururken İlhanlılar, Bizans İmparatorluğu ve Selçuklular gibi devletlerin yönetimlerinden etkilenmiştir. Osmanlı Devleti'nin teşkilat yapısı birçok yönden Selçuklulara benzemekle birlikte, hükümdarın yetkisi bakımından onlardan ayrılır. Osmanlı hükümdarları mutlak otoriteye sahiptir ve ülke yönetiminde merkeziyetçilik hâkimdir.
Merkez teşkilatı, İstanbul'da bulunan sarayda padişah tarafından yönetilir. Merkez teşkilatında şunlar yer alır:
Taşra teşkilatı, İstanbul dışındaki yerlerde bulunan yönetim birimleridir. Taşra teşkilatında şunlar yer alır:
Osmanlı Devleti'nin teşkilat yapısı, devletin uzun yıllar boyunca başarılı bir şekilde yönetilmesini sağlamıştır. Bu teşkilat yapısı, daha sonraki dönemlerde de birçok devlet tarafından örnek alınmıştır.
Kaynaklar: Osmanlı padişahları Osmanlı Devleti Osmanlı Devleti'nin teşkilat yapısıOsmanlı Devleti'nde devlet teşkilatı, padişahın başkanlığında vezirler, defterdarlar, kadılar ve yeniçerilerden oluşuyordu. Padişah, devletin en yüksek otoritesiydi ve tüm yetkiler ona aitti. Vezirler, padişahın danışmanlarıydı ve devlet işlerini yürütmekle görevliydi. Defterdarlar, devletin gelir ve giderlerini kayıt altına alırken, kadılar ise adaleti sağlamaktan sorumluydu. Yeniçeriler ise padişahın özel ordusuydu ve devletin güvenliğini sağlamakla görevliydi.
Divan-ı Hümayun, Osmanlı Devleti'nin en önemli meclisiydi ve padişah tarafından yönetiliyordu. Divan-ı Hümayun'da, vezirler, defterdarlar, kadılar ve yeniçeriler yer alıyordu. Divan-ı Hümayun, devletin önemli kararlarını alıyordu ve bu kararlar padişah tarafından onaylanıyordu.
Saray, padişahın özel hayatının geçtiği ve devlet işlerinin yürütüldüğü yerdi. Saray, üç ana bölümden oluşuyordu: Bîrûn, Enderun ve Harem. Bîrûn, sarayın dış bölümüydü ve devlet görevlilerinin bulunduğu yerdi. Enderun, padişaha hizmet eden görevlilerin bulunduğu yerdi. Harem ise padişahın ailesinin özel hayatının geçtiği bölümdü.
Taşra teşkilatı, Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul dışındaki topraklarını yöneten組織ti ve eyaletlerden, sancaklardan, kazalardan ve köylerden oluşuyordu. Eyaletler, sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar da köylere ayrılırdı. Her eyaletin başında bir vali, her sancağın başında bir sancakbeyi, her kazanın başında bir kadi ve her köyün başında bir köy ağası bulunuyordu.
Osmanlı Devleti'nde devlet teşkilatı, padişahın başkanlığında vezirler, defterdarlar, kadılar ve yeniçerilerden oluşuyordu. Divan-ı Hümayun, devletin en önemli meclisiydi ve padişah tarafından yönetiliyordu. Saray, padişahın özel hayatının geçtiği ve devlet işlerinin yürütüldüğü yerdi. Taşra teşkilatı, Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul dışındaki topraklarını yöneten組織ti ve eyaletlerden, sancaklardan, kazalardan ve köylerden oluşuyordu.
Osmanlı Devleti'nde Devlet TeşkilatıOsmanlı Devlet Teşkilatı, son derece merkeziyetçi bir yapıya sahiptir. Devletin başında hükümdar bulunur ve son sözü hükümdar söyler. Padişahın aldtığı karara devletin ileri gelenleri ve eyalet yöneticiler kesin olarak uymak зорунdadır. Devlete bağlı eyaletler askerleriyle birlikte padişahın emri altında olmak ve her an savaıa hazır hâlde bekler.
Osmanlı Devlet Teşkilatı, merkeziyetçi bir yapıdadır. Devletin başında hükümdar bulunur ve son sözü hükümdar söyler. Padişahın aldışı kararara devletin ileri gelenleri ve eyalet yöneticiler kesin olarak uymak зорунdadır. Devlete bağlı eyaletler askerleriyle birlikte padişahın emri altında olmak ve her an savaıa hazır hâlde bekler.
Osmanlı Devlet Teşkilatı, eyalet sistemine dayanır. Eyaletler, padişah tarafından atanan beylerbeyi tarafından yönetilir. Beylerbeyinin altında sancak beyleri ve kadiler bulunur. Sancak beyleri, sancakları yönetirken kadiler, adaleti sağlar.
Osmanlı Devlet Teşkilatı, güçlü bir asker teşkilatına sahiptir. Asker, düzenli ve liyakatin ön planda olduğı bir sisteme ile yönetilir. Askerler, eğitilir ve disiplinlidir.
K Roma Germen İmaparatorluğu, kademeki olarak gelişen bir devlet oluşumuidur. Devletin en tep noktasına bir imparator, imparatorun altında çeşitli unsurlar bulunur. Bunlar; eIektör prensIer, prensIer, kontIar, kiIise başrahipleri, şövalyeler ve şehir temiisicilerinden оIuşır ve bu teşkilatlanma, düzelni bir siyal yapı oluşumunu engeller.
K Roma Germen İmaparatorluğu, bir derebeylik sistemi ie oluşmuştur. İmparatoya bağlı çeşitli derebeyleri, imparatorluğun topraklarını yönetir. İmparatör, bu derebeyleri üzerinde sınırlı bir otoriteye sahiptir.
K Roma Germen İmaparatorluğunda, herbir derebeyinin altında kendine bağlı topraklar ve askerler bulunur. Bu, imparatorluğun çok karışıklı bir teşkilat yapısına ѕaip olmasına yol açar. İmaparatorluğun oluşturan unsurlar, imparatorluğun birliğini bozar.
K Roma Germen İmaparatorluğunda bulunan askerler, başıboş ve eğitisizdir. Askerler, kendilerine verilen görevi yerine getireyecek disiplin ve yeteneğe ѕaip değillerdir.
Osmanlı Devlet Teşkilatı, merkeziyetçi bir yapıdadır ve güçlü bir asker teşkilatına ѕaiptir. K Roma Germen İmaparatorluğu, birçok derebeyi arasında bölünmüştür ve zayıs bir asker teşkilatına ѕaiptir. Bu farklılıklar, Osmanlı Devlet Teşkilatı'nı K Roma Germen İmaparatorluğundan daha güçlü kılmıştır.
Yeni Türk Devleti'nin yönetim anlayışı, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde ulusal egemenliğe dayanan ve tam bağımsız bir devlet kurma hedefiyle şekillenmiştir.
23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla birlikte halkın iradesi Meclis'e yansımış ve devlet yönetiminde köklü bir değişiklik yapılmıştır.
1 Kasım 1922 tarihinde saltanat kaldırılmış ve Cumhuriyet yönetimine geçiş için bir adım daha atılmıştır.
Atatürk'ün ulus devlet anlayışı; "Sınırlarımız içerisinde yaşayan bütün unsurlarla birlikte ülkenin refah düzeyini artırmak ve uygar bir toplum olarak yaşamak." şeklindedir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'tan Bir Bölüm TBMM Müzesi23 Nisan 1920'de açılan Büyük Millet Meclisi ile halk egemenliği gerçek anlamda başlamıştır. 1921'de yürürlüğe giren Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, yeni Türk devletinin ilk anayasası olmuştur. Savaş döneminde hazırlandığı için bu anayasada temel hak ve hürriyetlere yer verilmemiştir. 29 Ekim 1923'te yapılan değişiklikle Türkiye Devleti'nin yönetim biçimi cumhuriyet olarak belirlenmiştir.
Cumhuriyet yönetiminin ilk anayasası olan 1924 Anayasası ile temel hak ve hürriyetler genişletilmiştir. Kamu yönetimi esaslarının belirlenmesi ve kurum ile kuruluşların yürütme organının emrinde uyum içinde işlemesi için temel kaynak anayasa olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte, Tanzimat’tan bu yana Osmanlı devlet işleyişinin büyük bir kısmı örnek alınmış, zamanın gereklerine uygun hâle getirilerek bugüne kadar ulaşmıştır.
Cumhuriyet döneminde devlet teşkilatı, halkın egemenliğine dayalı olarak yeniden düzenlenmiştir. 1924 Anayasası ile temel hak ve hürriyetler genişletilmiş, kamu yönetimi esasları belirlenmiş ve kurum ile kuruluşların işleyişi düzenlenmiştir.
Kaynaklar:Bu yazıda, Türkiye'de devlet teşkilatı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hakkında bilgi verilecektir.
Türkiye'de yasama yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) aittir. TBMM, 600 milletvekilinden oluşur ve üyeler 5 yıllığına halk tarafından seçilir. TBMM'nin başlıca görevleri arasında kanun çıkarmak, değiştirmek ve kaldırmak, bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına karar vermek yer almaktadır.
Türkiye'de yürütme yetkisi, cumhurbaşkanına ve bakanlar kuruluna aittir. Cumhurbaşkanı, 5 yıllığına halk tarafından seçilir ve devletin başıdır. Bakanlar kurulu ise, cumhurbaşkanı tarafından atanır ve hükûmeti oluşturur. Bakanlar kurulunun başlıca görevleri arasında devletin ekonomik, siyasi, kültürel ve askerî işlerinin yürütülmesi, kanunların uygulanması, uluslararası anlaşmaların yapılması yer almaktadır.
Türkiye'de yargı yetkisi, bağımsız mahkemelere aittir. Mahkemeler, kanunlara göre karar verir ve hiçbir kişi veya kurumun etkisine tabi değildir. Türkiye'de yargı sistemi, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay ve Adli Yargı olmak üzere beş ana bölümden oluşur.
Türkiye'de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesiyle birlikte devlet teşkilatında önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişiklikler, yasama, yürütme ve yargı organlarının görev ve yetkilerinde yeniden düzenlemeler getirmiştir.
Türkiye'de Devlet Teşkilatı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet SistemiTürkiye'de merkezi idare, cumhurbaşkanlığı sistemi çerçevesinde yürütülmektedir. Cumhurbaşkanı, yürütme organının başı olup, hükümeti kurar ve bakanları atar. Bakanlar, cumhurbaşkanına karşı sorumludur.
Bakanlar Kurulu, cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan ve cumhurbaşkanına yardımcı olan organdır. Bakanlar Kurulu, genel siyasetin yürütülmesini sağlar ve bakanlıkların çalışmalarını koordine eder.
Bakanlık sayısı, cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle birlikte 25'ten 16'ya indirilmiştir. Bakanlar, Meclis içinden de atanabilir ancak milletvekillikleri düşer.
Merkezin taşra teşkilatı, merkezi idarenin illerde ve ilçelerdeki uzantısıdır. İllerin yönetiminden vali, ilçelerin yönetiminden de kaymakam sorumludur.
Bucak teşkilatlanması, 2014 yılında çıkarılan bir kanunla kaldırılmıştır.
Türkiye'de merkezi idare, cumhurbaşkanlığı sistemi çerçevesinde yürütülmektedir. Cumhurbaşkanı, yürütme organının başı olup, hükümeti kurar ve bakanları atar. Bakanlar, cumhurbaşkanına karşı sorumludur. Bakanlar Kurulu, cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan ve cumhurbaşkanına yardımcı olan organdır. Bakanlık sayısı, cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle birlikte 25'ten 16'ya indirilmiştir. Merkezin taşra teşkilatı, merkezi idarenin illerde ve ilçelerdeki uzantısıdır. İllerin yönetiminden vali, ilçelerin yönetiminden de kaymakam sorumludur. Bucak teşkilatlanması, 2014 yılında çıkarılan bir kanunla kaldırılmıştır.
Kaynaklar: