Akla ve bilime olan güvenin arttığı bu dönemde özgürlük ve eşitlik idealleri yaygınlaşırken, toplumsal ve siyasal yapılar sorgulanmıştır.
Aydınlanma Dönemi olarak da bilinen 18-19. yüzyıl felsefesi, Batı'da toplumsal yaşantıda köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemde geleneksel düşünceye karşı aklı özgürleştirmek adına yapılan felsefi bir harekettir.
18-19. yüzyıl felsefesi, Batı coğrafyasının toplumsal yaşantısındaki köklü değişimler, Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi gibi bütün dünyayı etkileyen olayların yaşandığı bir dönemde geleneksel düşünceye karşı aklı özgürleştirmek adına yapılan felsefi bir harekettir.
Aydınlanma Dönemi Felsefesi18. ve 19. yüzyıllar, Batı felsefesinde büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde, Aydınlanma Çağı'nın etkisiyle akla ve bilime olan güven artmış, özgürlük ve eşitlik fikirleri yaygınlaşmış ve toplumsal ve siyasal düzen sorgulanmaya başlanmıştır.
18. yüzyıl filozofları, bilginin kaynağı konusunda iki temel görüşe ayrılmışlardır: rasyonalizm ve empirizm.
18. yüzyıl filozofları, birey ve devlet arasındaki ilişki konusunda da farklı görüşlere sahiptiler.
18. ve 19. yüzyıllar, Batı felsefesinde büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde, Aydınlanma Çağı'nın etkisiyle akla ve bilime olan güven artmış, özgürlük ve eşitlik fikirleri yaygınlaşmış ve toplumsal ve siyasal düzen sorgulanmaya başlanmıştır. Bu değişimler, modern düşüncenin temellerini atmış ve günümüz dünyasının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
18. ve 19. yüzyıllarda felsefe, dil ve edebiyatla yakından iç içe geçmiş durumdaydı. Bu dönemde, birçok filozof edebi eserler yazdı ve edebi yazarlar felsefi düşünceleri eserlerinde kullandı. Dil ve edebiyat, felsefenin halk arasında yayılmasında önemli rol oynadı.
Dil ve edebiyat, felsefenin gelişimini etkileyen önemli faktörlerdi. Dil, filozofların düşüncelerini ifade etme aracıydı ve edebiyat, felsefi fikirlerin halka ulaştırılmasında önemli bir rol oynuyordu. Bu dönemde, birçok filozof edebi eserler yazdı ve edebi yazarlar felsefi düşünceleri eserlerinde kullandı. Bu sayede, felsefe halk arasında daha yaygın hale geldi ve insanların düşüncelerine yön verdi.
Felsefe, dil ve edebiyatı da etkiledi. Felsefi düşünceler, dilin kullanımını ve edebiyatın biçimini değiştirdi. Bu dönemde, dil daha açık ve anlaşılır hale geldi ve edebiyat daha gerçekçi ve eleştirel bir üslup kazandı. Ayrıca, felsefe, edebi eserlerin yorumlanmasında önemli bir rol oynadı ve edebiyatın anlamını derinleştirdi.
18. ve 19. yüzyıllarda felsefe, dil ve edebiyat birbirini karşılıklı olarak etkiledi ve zenginleştirdi. Bu etkileşim, felsefenin halk arasında yayılmasına ve dil ve edebiyatın gelişimine katkıda bulundu. Bu dönemde ortaya çıkan edebi eserler, felsefi düşüncelerin anlaşılmasında önemli bir araç haline geldi ve felsefe, edebiyatın yorumlanmasında önemli bir rol oynadı.
Felsefe ve Edebiyatın İlişkisi Edebiyat ve Felsefeİngiliz filozof John Locke'un 1690 yılında yayınlanan "An Essay Concerning Human Understanding" adlı eserinden alınan bu metinde, bilginin kaynağı ve oluşumu konusu ele alınmaktadır.
Locke, bilginin kaynağının deneyim olduğunu savunmaktadır. Ona göre, zihin başlangıçta boş bir levhadır (tabula rasa) ve tüm bilgilerimiz deneyim yoluyla edinilir.
Locke, iki tür deneyimden söz eder:
Locke'un bilgi kuramı, deneycilik olarak bilinir. Deneycilik, bilginin kaynağının deneyim olduğunu savunan felsefi görüştür.
John Locke - Bilginin Kaynağı ve Oluşumu John Locke John Locke