Tanzimat Sonrası Osmanlı Toplumu
Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı Devleti, yaşadığı siyasi ve ekonomik sorunları Batı’ya ve Batı’nın değerlerine yaklaşarak çözmeyi düşünüyordu. Bu durum, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şıpsevdi adlı eserine konu olmuştur.
Toplumda Batı Hayranlığı
Tanzimat Dönemi’nde halkın bir kısmı Batı hayranı aydınların ve bazı devlet adamlarının yönlendirmeleri sonucunda, geleneksel yaşam tarzı yerine modern Batı tarzı yaşama geçmek için çaba sarf etmiştir.
- İstanbul gibi büyük şehirlerde insanlar geleneksel çizgilerinden uzaklaşıp mağaza, kafeterya, pastane, restoran, otel ve apartman hayatıyla tanışmaya başlamıştır.
- Yaşanan bu tüketim zevki ve sefasıyla bambaşka bir insan ve toplum modeli ortaya çıkmıştır.
- Bu yeni hayat tarzında ahşap konaklar, Avrupa mobilyası ve alafranga sofra, insanların hayatında yer almaya başlamıştır.
- Kadınlar sosyal hayatın içinde yer almaya başlamış, yabancı gazete, dergi, roman ve makale okumak moda olmuştur.
Doğu ve Batı Medeniyetleri Arasındaki Gelgitler
Tanzimat Dönemi’nde toplumda Doğu ve Batı medeniyetleri arasında gelgitler yaşanmıştır.
- Tedavi konusunda bir yandan eczane ve hekim tercih edilirken diğer yandan eski usul tedavilere başvurulmuştur.
- Mahkeme ve okulların da çeşitlenmesiyle birlikte toplumdaki bu ikilem daha da belirginleşmiştir.
Batılılaşmanın Yanlış Anlaşılması
Tanzimat Dönemi’nde Batılılaşma süreci yanlış anlaşılmış ve bazı insanlar tarafından aşırıya kaçılmıştır.
- Bazı insanlar Batı kültürünü körü körüne taklit etmeye çalışmış ve kendi kültürlerinden uzaklaşmışlardır.
- Bu durum, Ahmet Mithat Efendi’nin Felâtun Bey ve Râkım Efendi romanına konu olmuştur.
- Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası isimli romanı da Tanzimat Dönemi’nde yaşanan Batılılaşma sürecinin yanlış anlaşılmasını konu edinmektedir.
Kıyafet ve Yemek Kültüründeki Değişimler
Tanzimat Dönemi’nde kıyafet ve yemek kültüründe de önemli değişiklikler yaşanmıştır.
- Kıyafet olarak fes, setre ve pantolon tercih edilmiştir. Bunların yanına abartılı Batı tarzında ceket, gömlek, mintan ve pardösü de eklenmiştir.
- Yemek kültüründe ise yer sofrası terk edilerek masada yemek yemeye, kaşığın yanında çatal ve bıçak kullanmaya başlanılmıştır.
- Daha önce kullanılan kap kacak yerine porselen sofra takımları tercih edilmiş, pilav, pelte, çorba, börek ve tatlı gibi temel yemeklerin sıradan tabakları olan kâse ve sahanın yanında balık, salata ve patates gibi yemekler için ayrı alafranga (Avrupai) tabaklar alınmaya başlamıştır.
- Tanzimat Dönemi’nden sonra Osmanlı mutfağına soslar, et suları, rozbif, biftek, bazı et yemekleri, bisküviler, tartlar, pastalar, garnitürler ve konserveler eklenmiştir.
Sonuç
Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı toplumu büyük bir değişim süreci yaşamıştır. Bu değişim sürecinde hem olumlu hem de olumsuz gelişmeler yaşanmıştır. Olumlu gelişmeler arasında, Batı kültürünün etkisiyle eğitim, sağlık ve ulaşım alanlarında önemli ilerlemeler kaydedilmesi sayılabilir. Olumsuz gelişmeler arasında ise, Batı kültürünün körü körüne taklit edilmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkan kültürel yozlaşma sayılabilir.
Türklerde Toplum: Tanzimat Sonrası Osmanlı Toplumu
Tanzimat Sonrası Osmanlı Toplumunda Kıyafet, Yemek ve Eğlence KültürüTürklerde Anayasal Hareketler ve Vatandaşlık Olgusu
Türklerde anayasalcılığın başlangıcı Tanzimat Fermanı’nın ilanı olarak kabul edilse de ilk anayasal süreç 1876 yılında ilan edilen Kanun-i Esasi ile başlamıştır.
Anayasal Süreçler
- 1876 Kanun-i Esasi
- 1921 Teşkilat-ı Esasiye
- 1924 Anayasası
Vatandaşlık
Vatandaşlık, siyasal yaşamın varlık nedenini oluştururken siyasal davranışların da meşruiyet kaynağını oluşturur. Bu üç anayasayla Müslüman ve gayrimüslim bütün vatandaşların hakları anayasal güvence altına alınmıştır.
Sonuç
Türk toplumu, Cumhuriyet Dönemi’nde birçok alanda önemli gelişmeler kaydetmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleştirilen inkılaplar, toplumun yapısında köklü değişimlere yol açmıştır. Bu değişimler, toplumun daha modern, daha çağdaş ve daha demokratik bir yapıya kavuşmasını sağlamıştır.
Türk Anayasalarının Tarihçesi
Türk Anayasal Gelişim SüreciOsmanlıdan Cumhuriyete Vatandaşlık Anlayışı
Giriş: Vatandaşlık, bireyi devlete bağlayan hukuksal, sosyolojik, dinsel, siyasal, kültürel ve ekonomik bir olgudur. Vatandaşlık anlayışı, Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar çeşitli aşamalardan geçerek olgunlaşmıştır.
Kanun-i Esasi (1876)
Alt Başlık: Gayrimüslimlerin Hakları
- Madde 8: Bütün Osmanlı vatandaşları dini, mezhebi ve ırkı ne olursa olsun Osmanlı'dır.
- Madde 9: Kişi hürriyeti getirilmiştir.
- Madde 11: Herkese ibadet hakkı tanınmıştır.
Alt Başlık: Vatandaşlık
- Madde 17: Bütün Osmanlı vatandaşları hak ve ödevler bakımından kanun önünde eşittir.
- Madde 19: Bütün Osmanlı tebaası memuriyet hakkına sahiptir.
- Madde 23: Hiç kimse bağlı olduğu mahkemeden başka mahkemeye gönderilemez.
Teşkilat-ı Esasiye (1921)
Alt Başlık: Gayrimüslimlerin Hakları
- Madde 83: Bütün unsurların hak arama özgürlüğü vardır.
Alt Başlık: Vatandaşlık
- Madde 1: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yönetim tarzı halkın kendi yazgısını doğrudan doğruya ve fiilen kendisinin yönetmesi esasına dayalıdır.
- Madde 5: ...Büyük Millet Meclisi üyelerinin her biri kendisini seçen vilayetin temsilcisi değil, tüm milletin temsilcisidir.
Anayasa (1924)
Alt Başlık: Gayrimüslimlerin Hakları
- Madde 69: Türkler kanun karşısında eşittir ve ayırım yapılmaksızın kanuna uymak ödevindedir. Her türlü grup, sınıf, aile ve kişi ayrıcalıkları kaldırılmıştır.
Alt Başlık: Vatandaşlık
- Madde 1: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
- Madde 88: Türkiye'de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese Türk denilir.
Sonuç:
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar geçen süreçte vatandaşlık anlayışı önemli değişiklikler geçirmiştir. Kanun-i Esasi'de gayrimüslimlerin hakları daha sınırlıydı ve vatandaşlık tanımı dini aidiyete dayanıyordu. Teşkilat-ı Esasiye'de egemenlik kayıtsız şartsız millete verilmiş ve vatandaşlık tanımı etnik kökene göre yapılmamıştır. Anayasa'da ise Türk milleti kavramı yer almış ve vatandaşlık artık sadece doğumla kazanılan bir statü haline gelmiştir.