Madde döngüleri, yaşamın sürekliliğini sağlayan temel süreçlerdir. Karbon, azot, su gibi elementler canlılar arasında dolaşarak yeniden kullanılır.
Ekosistem, birbirleriyle etkileşim hâlinde bulunan belirli bir bölgedeki canlı ve cansız etmenlerin tümüdür. Her ekosistem canlı ve cansız bileşenlerden meydana gelir. Ekosistemde enerji akışının sağlıklı olması; besin zincirlerindeki canlı çeşitliliğinin sürekliliğine, madde dönüşlerinin yenilenmesine, canlı ve cansız bileşenlerin birbiriyle uyum içinde olmasına bağlıdır. Ekosistemde bu uyumun sürekli olması, doğal kaynakların yenilenmesine olanak sağlar. Ancak doğal ya da yapay yollarla uyumun bozulması, ekosistemde olumsuzluklara yol açar. Bu olumsuzluklar canlı çeşitliliğinin azalmasına sebep olur.
Ekosistemin canlı ve cansız bileşenleri şunlardır:
Herhangi bir bölgede uzun yıllar gözlenen hava olaylarının ortalamasına iklim denir. Enlem, denizden uzaklık, deniz seviyesinden yükseklik, yer şekilleri iklimin oluşmasında etkilidir. İklim şartları; canlıların yeryüzüne yayılışını, üreme hızlarını, büyüme ve gelişmelerini, aktivitelerini belirler.
Dünyanın enerji kaynağı Güneş'tir. Ototrof canlılar fotosentezle Güneş enerjisini kimyasal bağ enerjisine dönüştürür. Güneş ışığının dalga boyu ve şiddeti fotosentezin hızını etkiler. Gün ışığının süresi, aynı zamanda bitkilerde çiçeklenmeyi de etkiler. Güneş ışığının şiddeti, miktarı ve süresi bitkilerin uygun coğrafik alanlara yayılmasında etkilidir.
Canlıların yapısında bulunan ve kimyasal tepkimeleri hızlandıran enzimler, sıcaklık değişimlerinden etkilenir. Sıcaklığın çok yüksek ya da çok düşük olması, enzimlerin çalışmasını olumsuz etkiler. Bitkilerin çimlenme ve çiçeklenme dönemleri sıcaklığa bağlı olarak değişiklik gösterir.
Su, canlılar için vazgeçilmez bir maddedir. Canlıların neredeyse tamamı su içerir. Su, canlıların vücut sıcaklığını düzenler, besin maddelerini taşır, hücrelerin yapısal bütünlüğünü sağlar ve kimyasal tepkimelerde yer alır.
Toprak, canlıların yaşamını sürdürdüğü ortamı oluşturur. Toprakta bulunan mineraller, canlılar için gerekli olan besin maddelerini sağlar. Toprak yapısı, canlıların yayılımını etkiler.
Ekosistem, canlı ve cansız bileşenlerin bir arada yaşadığı kompleks bir yapıdır. Ekosistemin sağlıklı bir şekilde çalışması için tüm bileşenlerin uyum içinde olması gerekir. İnsan faaliyetleri, ekosistemin dengesini bozabilir ve olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, ekosistemi korumak ve sürdürülebilir bir yaşam alanı sağlamak için önlemler almak gerekir.
Ekosistem, belirli bir alanda yaşayan canlı komüniteleri ve bu canlılarla etkileşim hâlinde olan fiziksel faktörlerden oluşur. Aynı türe ait canlılar popülasyonu, popülasyonlar komüniteyi, komüniteler ise cansız çevre ile birlikte ekosistemi meydana getirir. Ekosistemlere deniz, dağ ve çöl ekosistemi örnek olarak verilebilir. Biyosfer (ekosfer, küresel ekosistem), dünya üzerinde canlıların yaşamlarını sürdürdüğü tüm ekosistemlerin toplamıdır. Kısaca biyosfer dünya üzerinde canlıların yaşadığı alanların tümüdür.
Biyolojik çeşitlilik, bir bölgedeki canlı türlerinin sayısı ve bu türlerin içindeki genetik farklılıklardır. Biyolojik çeşitlilik, ekosistemlerin işlevselliği ve sürdürülebilirliği açısından önemlidir. Biyolojik çeşitlilik kaybı, ekosistemlerin dengesini bozar ve çeşitli çevre sorunlarına yol açar.
Ekosistemdeki canlılar; beslenme şekillerine göre ototrof canlılar, heterotrof canlılar ve hem ototrof hem heterotrof canlılar olmak üzere üç grupta incelenir.
Fotosentez ve kemosentez yapabilen canlı türleridir. Organik maddeleri organik maddelere dönüştürebilirler.
Kendi besinlerini üretemeyip besinlerini yaşadıkları ortamdan hazır olarak alan canlılardır. Hayvanlar, mantarlar, bazı bakteri ve arkeler, amip ve paramesyum gibi protistler ve bazı bitkiler tüketici canlılardır. Tüketici canlılar, yaşadıkları ortam ve kullandıkları besin çeşidine göre holozoik beslenenler ve ayrıştırıcılar olarak adlandırılır.
Holozoik beslenen canlılar, besinlerini katı parçalar hâlinde alır. Ağız ve çene yapıları beslenme şekillerine göre adaptasyon sağlamıştır. Bu canlıların gelişmiş sindirim sistemleri bulunur. Aldıkları besinlerin yapısına göre otçullar (herbivorlar), etçiller (karnivorlar) ve hem etçiller hem otçullar (omnivorlar) olmak üzere üç grupta incelenir.
Ölü organik maddeleri parçalayarak inorganik maddelere dönüştüren canlılardır.
Bazı canlı türleri fotosentez yaparak organik besin ihtiyacını karşılar- ken dış ortamdan da hazır olarak besin alabilir. Bu tür canlılara hem ototrof hem heterotrof canlılar denir.
Örnek: Öglena
Ekosistem, canlıların ve cansızların birbiriyle ve çevreleriyle karşılıklı ilişkileri içinde bulundukları doğal yaşam alanıdır.
Canlılar yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmesi için enerjiye ve karbon, azot gibi elementlere ihtiyaç duyarlar. Bu süreçlerin devamlılığı için enerjinin bir biçimden başka biçime dönüşmesi gerekir. Bunun için öncelikle ışık enerjisi, bitkiler tarafından kimyasal bağ enerjisine dönüştürülür. Bitkilerdeki enerji, organik besin yoluyla ot yiyen hayvanlara oradan da etçil hayvanlara geçer. Canlıların atıkları ve kalıntıları ayrıştırıcılar tarafından ayrıştırılır.
Ekosistem, canlıların ve cansızların birbiriyle ve çevreleriyle karşılıklı ilişkileri içinde bulundukları doğal yaşam alanıdır. Madde ve enerji akışı ekosistemin önemli özelliklerinden biridir. Besin zincirleri ve besin ağları, ekosistemdeki enerji akışının düzenlenmesi sağlar. Biyolojik birikim ise ekosistemdeki kirleticilerin canlılarda birikmesi olayıdır.
Canlılar, yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek için bulundukları ortamdan organik ve inorganik maddeleri alır. Canlıların yapısına katılan bu maddeler, canlının ölümü ve metabolik atıkları ile tekrar dış ortama verilir. Yeryüzündeki yaşamın sürekliliği için karbon, su, oksijen, azot, kükürt ve fosfor gibi maddelerin devirli kullanılması gerekir. Bu olayın gerçekleşmesi madde döngüleri ile sağlanır.
Madde döngüleri, hayatın devamlılığı için gerekli olan maddelerin canlılar ve cansızlar arasında düzenli bir şekilde dolaşımını sağlar. Bu döngüler sayesinde, canlılar ihtiyaç duydukları maddeleri çevrelerinden alır ve kullandıktan sonra geri çevirebilir bir şekilde dış ortama verirler. Böylece, maddeler sürekli olarak canlılar ve cansızlar arasında dolaşır ve asla tükenmez. Madde döngülerinin devamlılığı, yeryüzündeki yaşamın sürdürülebilirliğini garanti altına alır.
Madde döngüleri, dönen maddeye göre farklı türlere ayrılır. Bu türler şunlardır:
Madde Döngüsü | Dönen Madde | Döngü Adımları |
---|---|---|
Karbon döngüsü | Karbon | Fotosentez, solunum, ayrışma, yakma |
Su döngüsü | Su | Buharlaşma, yoğunlaşma, yağış, yüzey akışı, yeraltı akışı |
Azot döngüsü | Azot | Azot fiksasyonu, nitrifikasyon, denitrifikasyon, amonifikasyon |
Fosfor döngüsü | Fosfor | Kayaçların aşınması, fosfatların bitkiler tarafından alınması, bitkilerin hayvanlar tarafından tüketilmesi, hayvan dışkılarının ayrışması, kayaçların oluşumu |
Kükürt döngüsü | Kükürt | Kayaçların aşınması, volkanik faaliyetler, bitkiler tarafından alınması, hayvanlar tarafından tüketilmesi, hayvan dışkılarının ayrışması, kayaçların oluşumu |
Madde döngüleri, doğal ve insan kaynaklı olmak üzere çeşitli nedenlerle bozulabilir. Doğal nedenler arasında iklim değişikliği, volkanik patlamalar ve depremler sayılabilir. İnsan kaynaklı nedenler arasında ise tarım faaliyetleri, sanayileşme ve fosil yakıtların kullanımı yer alır.
Madde döngülerinin bozulması, çeşitli olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu sonuçlar şunlardır:
Madde döngülerinin korunması için, doğal kaynakların bilinçli bir şekilde kullanılması, kirliliğin önlenmesi ve ekosistemlerin korunması gibi önlemler alınmalıdır. Bu önlemler, madde döngülerinin bozulmasını önleyerek yeryüzündeki yaşamın sürdürülebilirliğini garanti altına alacaktır.
Madde döngüleri, hayatın devamlılığı için gerekli olan maddelerin canlılar ve cansızlar arasında düzenli bir şekilde dolaşımını sağlar. Madde döngülerinin bozulması, çeşitli olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, madde döngülerinin korunması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Madde döngüleri, yeryüzünde yaşamın devamlılığını sağlamak için elzemdir. Bu döngüler sayesinde karbon, azot, su ve diğer temel elementler, canlılar arasında sürekli olarak dolaşır ve yeniden kullanılır.
Karbon, canlıların yapı taşlarından biridir ve karbon döngüsü, karbonun atmosfer, okyanuslar, toprak ve canlılar arasında dönüşümünü ifade eder. Fotosentez sırasında bitkiler, karbondioksiti emer ve oksijen açığa çıkarır. Hayvanlar ise solunum sırasında oksijeni kullanır ve karbondioksiti geri verir. Fosil yakıtların yakılması da atmosfere karbondioksit salınımına neden olur.
Karbon döngüsü, iklim düzeninin korunmasında da önemlidir. Atmosferdeki karbondioksit miktarı arttığında, sera gazı etkisi artar ve küresel ısınmaya yol açar. Bu nedenle, karbon emisyonlarının azaltılması ve ormanların korunması gibi önlemler almak oldukça önemlidir.
Azot da yaşamsal bir elementtir ve azot döngüsü, azotun atmosfer, toprak, su ve canlılar arasında dönüşümünü ifade eder. Azot bağlayıcı bakteriler, atmosferdeki azotu toprağa bağlar. Bitkiler, topraktaki azotu nitrat ve amonyum gibi formlarda alır ve protein sentezinde kullanır. Hayvanlar ise bitkileri yiyerek azot ihtiyacını karşılar. Son olarak, ayrıştırıcılar ölü bitki ve hayvan kalıntılarındaki azotu yeniden atmosfere salar.
Azot döngüsü, toprak verimliliğinin korunması ve bitkisel üretim açısından büyük öneme sahiptir. Ayrıca, azotlu gübrelerin aşırı kullanımı, su kaynaklarının kirlenmesine ve iklim değişikliğine neden olabilir.
Su, yeryüzünün her yerinde bulunan ve yaşam için vazgeçilmez olan bir maddedir. Su döngüsü, suyun atmosfer, okyanuslar, toprak ve canlılar arasında dönüşümünü ifade eder. Su, güneş ışığının etkisiyle buharlaşır ve atmosfere yükselir. Daha sonra, yağmur, kar veya dolu şeklinde yeryüzüne geri döner. Yağan su, toprak tarafından emilir veya akarsulara ve göllere akar. Canlılar da su ihtiyaçlarını bu kaynaklardan karşılar.
Su döngüsü, Dünya'nın iklim düzeninin korunması ve yaşamın devamlılığı için elzemdir. Su kaynaklarının kirlenmesi ve iklim değişikliği gibi faktörler, su döngüsüne olumsuz etkiler yaratabilir.
Madde döngüleri, yeryüzünde yaşamın sürdürülebilirliği için çok önemlidir. Bu döngülerin bozulması, iklim değişikliği, su kirliliği ve toprak verimliliğinin azalması gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, çevreyi korumak ve doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanmak, gelecek nesiller için yaşanabilir bir dünya bırakmak için elzemdir.
Güncel çevre sorunları, fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak gruplandırılabilir. Bu etmenlerin büyük çoğunluğu, insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkmaktadır. Çevre sorunları nedeniyle her yıl dünyadaki milyonlarca insan çeşitli hastalıklara yakalanıp yaşamını yitirmektedir.
Biyolojik çeşitlilik, tek hücreli canlılardan büyük organizmalara kadar yeryüzündeki bütün canlıların hem genetik çeşitliliklerini hem de yaşadıkları ortamları (yaşam birliği - ekosistem çeşitliliği) ele alarak tanımlar.
Ekosistemler kendi içinde denge hâlindedir. Doğal alanlar üzerindeki madencilik faaliyetleri, erozyon, anız yakma, tarımsal faaliyetler, sulak alanların kurutulması, barajlar, günümüzdeki hızlı nüfus artışı ve buna bağlı olarak tüketimin artması, şehirleşme, endüstrileşme, ev ve sanayi atıkları, küresel ısınma gibi faktörler biyolojik çeşitliliği tehdit eden unsurlardandır.
Canlı türlerinin yok olması ve bozulan ekosistemler; insanların temiz suya, havaya ve sağlıklı gıdaya erişimini de olumsuz yönde etkileyecektir.
Canlıların sağlığını olumsuz etkileyecek ve cansız çevreyi bozabilecek maddelerin katı, sıvı ve gaz hâlindeki kükürtdioksit, karbondioksit, ozon, azotdioksit gibi gazların ve kimyasalların havada normal sınırların üzerinde bulunması hava kirliliği olarak adlandırılır.
Hava kirliliği, doğal olaylar ve insanların sebep olduğu yapay kirlilikler sonucu oluşur.
Hava kirliliğini önlemek için sanayi tesislerinde bacalara filtre takılmalı, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalı, yeşil alanlar artırılmalı, ormanlık alanlar korunmalı ve çoğaltılmalıdır. Ulaşımda toplu taşıma araçları tercih edilmeli, biyoyakıt kullanımı teşvik edilmeli, çevre kirliliği konusunda bireyler bilinçlendirilmelidir.
Su kirliliği, suyun doğal yapısı ve kalitesinin olumsuz yönde değişmesidir. Karalarda meydana gelen kirlenmelerin bir kısmı yağmurlar ile yüzey ve yeraltı sularına karışır. Su kanalları, dereler ve nehirler yoluyla denizlere ulaşan kirleticiler, deniz canlılarının yaşamını tehlikeye atarken deniz suyunun kirlenmesine de neden olur.
Su kirliliği, evsel atıklar, sanayi atıkları, tarımsal atıklar ve madencilik atıkları gibi birçok nedenden kaynaklanmaktadır.
Su kirliliği, insan sağlığı ve çevre için birçok olumsuz etkiye neden olur. Su kirliliğini önlemek için, su kaynaklarının korunması, atıkların uygun şekilde bertaraf edilmesi, su tasarrufu yapılması ve su kalitesinin düzenli olarak izlenmesi gibi önlemler alınmalıdır.
Toprak kirliliği, toprakta doğal olarak bulunmayan maddelerin veya doğal olarak bulunmasına rağmen miktarlarının artması sonucu oluşan kirlenmedir. Toprak kirliliği, endüstriyel faaliyetler, madencilik faaliyetleri, tarımsal faaliyetler ve evsel atıklar gibi birçok nedenden kaynaklanmaktadır.
Toprak kirliliği, bitki örtüsünün zarar görmesine, su kaynaklarının kirlenmesine ve insan sağlığına olumsuz etkilere neden olur. Toprak kirliliğini önlemek için, endüstriyel atıkların uygun şekilde bertaraf edilmesi, madencilik faaliyetlerinin kontrol edilmesi, tarımsal faaliyetlerde kimyasal maddelerin bilinçli kullanılması ve evsel atıkların geri dönüştürülmesi gibi önlemler alınmalıdır.
Radyoaktif kirlilik, radyoaktif maddelerin çevreye yayılması sonucu oluşan kirlenmedir. Radyoaktif kirlilik, nükleer santraller, nükleer silahlar, radyoaktif maddelerin tıbbi ve endüstriyel amaçlı kullanımı gibi birçok nedenden kaynaklanmaktadır.
Radyoaktif kirlilik, insan sağlığı ve çevre için birçok olumsuz etkiye neden olur. Radyoaktif kirliliği önlemek için, nükleer santrallerin güvenli bir şekilde işletilmesi, nükleer silahların kullanımının yasaklanması, radyoaktif maddelerin kullanımının kontrol edilmesi ve radyoaktif atıkların uygun şekilde bertaraf edilmesi gibi önlemler alınmalıdır.
Ses kirliliği, çevreye yayılan istenmeyen ve rahatsızlık veren seslerdir. Ses kirliliği, ulaşım araçları, sanayi tesisleri, inşaat faaliyetleri ve evsel gürültü gibi birçok nedenden kaynaklanmaktadır.
Ses kirliliği, insan sağlığı ve çevre için birçok olumsuz etkiye neden olur. Ses kirliliğini önlemek için, ulaşım araçlarının egzoz seslerinin azaltılması, sanayi tesislerinin gürültü önleyici cihazlarla donatılması, inşaat faaliyetlerinin belirli saatlerde yapılması ve evsel gürültünün azaltılması gibi önlemler alınmalıdır.
Asit yağmurları, atmosferdeki kükürt dioksit ve azot dioksit gibi asidik gazların su buharı ile tepkimeye girerek oluşan yağışlardır. Asit yağmurları, ormanların zarar görmesine, su kaynaklarının kirlenmesine ve insan sağlığına olumsuz etkilere neden olur.
Asit yağmurlarını önlemek için, fosil yakıt tüketiminin azaltılması, sanayi tesislerinde baca filtrelerinin kullanılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı gibi önlemler alınmalıdır.
Küresel iklim değişikliği, küresel ortalama sıcaklığın ve diğer iklim parametrelerinin uzun bir süre boyunca değişmesidir. Küresel iklim değişikliğinin en önemli nedeni, sera gazlarının atmosfere salınmasıdır. Sera gazları, Güneş'ten gelen ısıyı hapsederek Dünya'nın ısınmasına neden olur.
Küresel iklim değişikliğini önlemek için, sera gazı emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve ormanların korunması gibi önlemler alınmalıdır.
Erozyon, toprağın rüzgar, su ve buzul gibi dış etkenler tarafından aşındırılması ve taşınmasıdır. Erozyon, toprak verimliliğinin azalmasına, su kaynaklarının kirlenmesine ve sel gibi doğal afetlere neden olur.
Erozyonu önlemek için, ağaçlandırma çalışmaları yapılması, tarım topraklarının korunması ve su kaynaklarının düzenlenmesi gibi önlemler alınmalıdır.
Doğal hayat alanlarının tahribi, insanların faaliyetleri sonucu doğal yaşam ortamlarının yok edilmesidir. Doğal hayat alanlarının tahribi, biyolojik çeşitliliğin azalmasına, iklim değişikliğine ve doğal afetlere neden olur.
Doğal hayat alanlarının tahribini önlemek için, korunan alanlar oluşturulması, sürdürülebilir kalkınma politikaları uygulanması ve çevre bilincinin artırılması gibi önlemler alınmalıdır.
Orman yangınları, doğal veya insan kaynaklı nedenlerle ormanlarda çıkan yangınlardır. Orman yangınları, ağaçların ve diğer bitkilerin yok olmasına, karbon salınımının artmasına ve iklim değişikliğine neden olur.
Orman yangınlarını önlemek için, ormanların temiz tutulması, yangın riski taşıyan bölgelerde ateş yakılmaması ve yangın söndürme çalışmalarının desteklenmesi gibi önlemler alınmalıdır.
Çevre sorunları, doğal çevrenin kalitesini veya kaynaklarının kullanımını olumsuz yönde etkileyen insan kaynaklı faaliyetlerdir. Çevre sorunları, hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, ses kirliliği, erozyon, doğal hayat alanlarının tahribi, orman yangınları gibi birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir.
Hava kirliliği, çeşitli kaynaklardan atmosfere salınan zararlı maddelerin yoğunluğunun artması sonucu oluşur. Hava kirliliği, astım, bronşit, kanser gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.
Su kirliliği, çeşitli kaynaklardan suya karışan zararlı maddelerin yoğunluğunun artması sonucu oluşur. Su kirliliği, ishal, kolera, tifo gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.
Toprak kirliliği, çeşitli kaynaklardan toprağa karışan zararlı maddelerin yoğunluğunun artması sonucu oluşur. Toprak kirliliği, kanser, böbrek hastalığı, sinir sistemi hastalıkları gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.
Ses kirliliği, istenmeyen ve rahatsız edici seslerin yoğunluğunun artması sonucu oluşur. Ses kirliliği, strese, uyku bozukluklarına, işitme kaybına gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.
Erozyon, toprakların su, rüzgar veya diğer doğal olaylar tarafından aşınması ve taşınmasıdır. Erozyon, tarım alanlarının verimliliğinin azalmasına, sellerin oluşmasına ve iklim değişikliğine yol açabilir.
Doğal hayat alanlarının tahribi, insan faaliyetleri sonucu doğal ekosistemlerin bozulması veya yok edilmesidir. Doğal hayat alanlarının tahribi, biyolojik çeşitliliğin azalmasına, iklim değişikliğine ve doğal afetlerin artmasına yol açabilir.
Orman yangınları, doğal veya insan kaynaklı nedenlerle ormanların yanmasıdır. Orman yangınları, hava kirliliğine, su kirliliğine, toprak kirliliğine ve iklim değişikliğine yol açabilir.
Ekolojik ayak izi, insanların günlük yaşantıları sırasında tükettikleri doğal kaynakların yeniden üretimi ve oluşan atıkların geri kazanımı için belli bir miktar verimli toprak ve suya ihtiyaç vardır. İnsanların üretim ve tüketim faaliyetleri sonucu kullandığı enerjinin, kaynakların ve ham maddenin yeniden üretilmesi ve oluşturulan atıkların etkisiz hâle getirilmesi için gerekli olan toprak ve su alanı miktarının ölçümüne ekolojik ayak izi denir.
Ekolojik ayak izini hesaplamak için aşağıda yer alan sorularda size en uygun olan seçeneği işaretleyiniz. Cevap:ınızı değerlendirmek için işaretlediğiniz seçeneklerin toplam puanını 16'ya bölünüz. Elde ettiğiniz sonuç şu anki alışkanlıklarınızla kaç tane dünyaya ihtiyacınız olduğunu gösterecektir.
Soru | A | B | C | D |
---|---|---|---|---|
Bitkisel besinleri (tahıl, meyve, sebze) hangi sıklıkta tüketiyorsunuz? | Nadiren (her gün az miktarda) | Bazen (her öğünde bir miktar) | Sık sık (her öğünün yarısında) | Çok sık (vejeteryan) |
Hangi sıklıkta tavuk eti tüketiyorsunuz? | Nadiren (haftada bir kez) | Bazen (neredeyse her gün) | Sık sık (günde bir veya iki kez) | Çok sık (her öğünde) |
Hangi sıklıkta kırmızı et tüketiyorsunuz? | Nadiren (haftada bir kez) | Bazen (neredeyse her gün) | Sık sık (günde bir veya iki kez) | Çok sık (her öğünde) |
Hangi sıklıkta balık eti tüketiyorsunuz? | Nadiren (haftada bir kez) | Bazen (neredeyse her gün) | Sık sık (günde bir veya iki kez) | Çok sık (her öğünde) |
Hangi sıklıkta süt, süt ürünleri ve yumurta tüketiyorsunuz? | Nadiren (haftada 2-3 defa) | Bazen (günde bir defa) | Sık sık (günde 2 defa) | Çok sık (günde 3 defa veya daha fazla) |
Evinizin bakımı ve temizliği için ne kadar para harcıyorsunuz? | 140 TL'den az | 140-180 TL | 180-220 TL | 220-260 TL |
Giyim için aylık ne kadar para harcıyorsunuz? | 100 TL'den az | 140-180 TL | 180-220 TL | 220-300 TL |
Sanatsal ve kültürel faaliyetler için aylık ne kadar para harcıyorsunuz? | 100 TL'den az | 130-150 TL | 155-200TL | 200 TL'den daha fazla |
Hesapladığınız ekolojik ayak izi, şu anki alışkanlıklarınızla kaç tane dünyaya ihtiyacınız olduğunu göstermektedir. Ekolojik ayak izininizi küçültmek için fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalıdır. Enerji ve gıda israfını önlemek gerekir. Daha az elektrik, kâğıt, su kullanmaya özen gösterilmelidir.
Giriş: Karbon ayak izi, bir kişinin veya topluluğun faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının toplam miktarıdır. Su ayak izi ise, bir ürün veya hizmetin üretimi, kullanımı ve bertarafı sırasında kullanılan su miktarıdır.
Karbon ayak izi, sera gazı emisyonlarının küresel ısınmaya olan etkisini ölçmek için kullanılır. Karbon ayak izi, bir kişinin veya topluluğun günlük yaşam aktivitelerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının toplam miktarıdır. Karbon ayak izi hesaplanırken, kişinin veya topluluğun ulaşım, enerji kullanımı, yiyecek tüketimi ve atık üretimi gibi faktörler göz önünde bulundurulur.
Su ayak izi, bir ürün veya hizmetin üretimi, kullanımı ve bertarafı sırasında kullanılan su miktarıdır. Su ayak izi, üretilen malların ve hizmetlerin tüketilmesi sırasında kullanılan su miktarını da içerir. Su ayak izi hesaplanırken, ürünün veya hizmetin üretimi için kullanılan su miktarı, ürünün kullanımı sırasında kullanılan su miktarı ve ürünün bertarafı sırasında kullanılan su miktarı göz önünde bulundurulur.
Günümüzde çevreye küresel ve yerel boyutta zarar veren çevre kirliliğinin önlenmesinde tüm ülkelerde ortak önlemler alınması gerekmektedir. Çevre kirliliğinin çok çeşitli ve çok boyutlu olması bu durumun önlenmesi için biyoloji ve diğer disiplinlerin iş birliği içinde çalışmasını gerektirmektedir.
Biyoloji, çevre kirliliğinin önlenmesinde genetik mühendisliği ve biyoteknoloji, mikrobiyoloji, biyoinformatik, biyoistatistik, biyokimya, biyofizik gibi kendi alt disiplinleri ile birlikte çalışmaktadır. Ayrıca fizik, kimya, peyzaj mimarlığı, çevre mühendisliği, orman mühendisliği, peyzaj ile birlikte önlemler almaktadır. Bu disiplinler biyoçeşitliliği korumak ve sürdürülebilirliği devam ettirmek için çevreye zarar vermeyen üretim teknolojilerini geliştirmeyi, planlı şehirleşmeyi, nükleer enerji ve ağır metal kirliliği ile ilgili güvenlik tedbirlerinin alınmasını, küresel ısınmanın yıkıcı sonuçlarını durdurmayı hedeflemektedir.
Biyoteknolojik yöntemlerin çevre kirliliğini azaltmaya yönelik en önemli kazanımlarından biri de doğaya salınan kirleticileri toprak ve sudan uzaklaştırmak ya da bu kirleticileri daha zararsız forma dönüştürmek için alternatif olarak organizmaları kullanmaktır. Toprak ve sularda bulunan zararlı kirleticilerin etkisini ortadan kaldırmak veya uzaklaştırmak için canlı organizmaların kullanıldığı yönteme biyoremediasyon adı verilir. Biyoremediasyonda atıklar başka organizmalar tarafından kullanılabilen biçimlere dönüştürülür. Bu amaçla bakteri, maya, bitki, toprak solucanı gibi farklı organizmalar kullanılmaktadır. Nükleer atıkların, yer altı sularının, plastik atıkların temizlenmesinde biyoremediasyon yöntemi kullanılmaktadır.
Çevre kirliliğinin önlenmesinde biyoloji ve diğer disiplinlerin iş birliği içinde çalışması gerekmektedir. Bu sayede çevreye zarar vermeyen üretim teknolojileri geliştirilebilir, planlı şehirleşme yapılabilir, nükleer enerji ve ağır metal kirliliği ile ilgili güvenlik tedbirleri alınabilir ve küresel ısınmanın yıkıcı sonuçları durdurulabilir.
Çevre Kirliliğinin Önlenmesinde Biyoloji ve Diğer Disiplinlerin İlişkisiDoğal kaynaklar, canlı ve cansız bileşenlerden oluşan bir bütündür. Biyolojik çeşitlilik, ekosistemlerde var olan canlı türlerinin çeşitliliğini ve toplam sayısını ifade eder.
Canlıların ve doğal kaynakların dünyada devamlılığının sağlanmasına sürdürülebilirlik denir. İnsanlar için biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir kullanımı, bir yandan bugünkü nesillerin ihtiyaçlarını eşit olarak karşılayabilmeyi bir yandan da gelecek nesillerin haklarını koruma altına almayı kapsamalıdır.
Gen bankaları, botanik bahçeleri, arboretrumlar ve herbaryumlar.
Genetik materyalin saklandığı yerlerdir.
Bitkilerin doğal ortamlarında yetiştirildiği yerlerdir.
Ağaç ve çalıların yetiştirildiği alanlardır.
Kurutulmuş bitki örneklerinin saklandığı yerlerdir.
Rüzgâr, güneş, hidroelektrik, biyokütle vb.
Rüzgâr türbinleri ile elektrik üretilir.
Güneş panelleri ile elektrik üretilir.
Kullanılmış malzemelerin tekrar kullanılabilir hale getirilmesidir.
Doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin korunması, gelecek nesiller için yaşanabilir bir dünya bırakmak için önemlidir.
Doğal Kaynaklar ve Biyolojik Çeşitliliğin KorunmasıBiyolojik çeşitlilik, belirli bir bölgede yaşayan birbirinden farklı canlıları ifade eder.
Biyosferde yalnızca belirli bir bölgede yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilen, dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan, sınırlı bir yayılışa sahip olan türlere endemik tür denir.
Türkiye, biyolojik çeşitlilik açısından küçük bir kıta özelliği göstermektedir. Coğrafik konumu, iklimsel ve coğrafik özellikleri; ülkemize çok çeşitli orman, dağ, step, sulak alan, kıyı ve deniz ekosistemleri kazandırmıştır. Bu durum biyolojik çeşitliliğin fazla olmasını sağlamıştır.
Dünyanın iki büyük kuş göç yolu üzerinde olması nedeniyle ülkemiz, kuşların beslenme ve üreme alanı olması açısından önem taşımaktadır.
Türkiye’nin Akdeniz ve Ege kıyılarındaki bazı habitatlar; Akdeniz foku, deniz kaplumbağası ve yeşil deniz kaplumbağası gibi nesli tehlikede olan türlere barınma ortamı sağlamaktadır.
Ülkemizde çok sayıda endemik bitki ve hayvan türü de mevcuttur. 3000’den fazla bitki türü sadece Türkiye’ye özgüdür. Ülkemizdeki endemik hayvan türleri sayısı da oldukça fazladır.
Endemik türler ve ırklar genellikle yaşadıkları yerin adını alarak isimlendirilir.
Endemik türler ve ırklar genellikle yaşadıkları yerin adını alarak isimlendirilir. Sivas kangal köpeği, Denizli horozu, Ankara tiftik keçisi, Van kedisi, Saimbeyli mavisi kelebeği, Van Gölü’nde inci kefali, Safranbolu’da safran, Muğla ve Fethiye çevresinde Sığla ağacı, Adana’da Amanos kekiği, Tunceli’de Munzur kekiği, Kayseri’de Kapadokya madımağı, Yozgat’ta Yozgat adaçayı, Mardin’de nohut, Van’da ters lale, Kahramanmaraş’ta orkide, Osmaniye’de orkide, Kuzugöbeği mantarı türleri örnek verilebilir. Bu canlılar ekonomik açıdan da çok değerlidir.
Endemik türlerin yok edilmesi, ekosistemin işleyişini tehdit edebilir. Ayrıca endemik türlerin nesillerinin tükenmesi biyolojik çeşitliliği azaltır.
Biyolojik çeşitlilik, doğal bir zenginliktir. Doğal zenginliklerin fazla olmasının, insanların kullanabileceği kaynakların fazla olmasına ve sürdürülebilirliğe katkısı büyük olacaktır. Biyolojik çeşitliliğin azalması bu gereksinimlerin teminini zorlaştıracaktır.
Endemik türler; biyolojik çeşitliliği artırmada, ekosistemin işleyişine katkıda bulunmada ve ekonomik değer sağlamada önemlidir. Bu nedenle endemik türlerin korunması ve sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
Biyolojik Çeşitlilik ve Endemik Türler Türkiye'nin Endemik TürleriBiyolojik çeşitlilik, Dünya'daki tüm canlıların çeşitliliğidir. Bu, farklı türler, farklı yaşam alanları ve farklı ekosistemler anlamına gelir. Biyolojik çeşitlilik, gezegenimizin sağlığı için çok önemlidir. Canlıların çeşitliliği, ekosistemlerin dengesini korumaya, yeni ilaçlar ve tedaviler geliştirmeye ve gıda güvenliğini sağlamaya yardımcı olur. Ancak, son yıllarda biyolojik çeşitlilik hızla azalmaktadır. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
Biyokaçakçılık, yaban hayatı türlerinin veya bunların ürünlerinin yasa dışı olarak ticaretidir. Biyokaçakçılık, biyolojik çeşitliliğe büyük zarar vermektedir. Çünkü, nesli tükenme tehlikesi altındaki türlerin sayısını azaltmakta ve ekosistemlerin dengesini bozmaktadır.
Biyolojik çeşitlilik, gezegenimizin sağlığı için çok önemlidir. Ancak, insan faaliyetleri ve biyokaçakçılık nedeniyle biyolojik çeşitlilik hızla azalmaktadır. Bu nedenle, biyolojik çeşitliliğin korunması ve biyokaçakçılığın önlenmesi için acil önlemler alınması gerekmektedir.
Tohum ve gen bankaları, başta ülkemizde bulunan bitki türlerinin korunması, gen çeşitliliğinin artırılması, besin güvenliği ve tarım ekonomisinin güçlendirilmesi için büyük önem taşımaktadır.
Tohum ve gen bankaları, ülkemizin tarım ekonomisinin güçlendirilmesi, besin güvenliğinin sağlanması ve genetik çeşitliliğin korunması için büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, bu kuruluşların desteklenmesi ve çalışmalarının sürdürülebilir olması gerekmektedir.
Tohum ve Gen Bankaları Hakkında Daha Fazla Bilgi İçin: