Osmanlı'da tıp eğitimi, Avrupa'dan uzmanların görevlendirilmesi ve tıp dilinin Türkçeleştirilmesi gibi konular ele alınıyor.
Osmanlı ekonomisinde önemli rol oynayan madenler, XVIII. yüzyılda Batı teknolojisinden geride kalmıştır. Bununla birlikte 1858'de çıkarılan Arazi Kanunnamesi ve 1861'de yürürlüğe giren Maden Nizamnamesi madenciliğin gelişmesine zemin hazırlamış, 1874'te Osmanlı Devleti'nin ilk maden mektebi kurulmuştur.
III. Ahmet döneminde başlayan Batılılaşma hareketleri, Lale Devri'nde (1718-1730) reform modelinin Avrupa tekniğine dayanmasıyla derinleşmiştir. İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi'nin gayretleriyle 1727'de kurulan matbaa, fikir ve bilim hayatının gelişimini etkilemiştir.
III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde ise sanayi ve teknoloji alanlarında Batı örnek alınmış, askerî yenilgiler de yenilikçi yaklaşımın benimsenmesine yol açmıştır. İlk reformlar askerî alanda yapılırken, sivil alanda mühendishaneler ve okullar Tanzimat Fermanı'ndan sonra açılmıştır.
Bu dönemde tıp, astronomi ve coğrafya alanında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Avrupa'da saygın eserlerin Türkçeye tercümesi yapılmış, modern tıp literatürünün oluşturulması için çalışmalar yürütülmüştür. Şanizade'nin "Hamse"si ve Meninski'nin sözlüğü gibi önemli çeviriler yapılmıştır.
XVIII. yüzyılda astronomi alanında modern astronomin gelişmesi zic ve coğrafya tercümeleri sayesinde olmuş, Kopernik sistemi tanınmaya başlamıştır. Fransız astronom Noel Durret'in Kopernik'in Zîci adlı eserinin tercümesi bu alanda önemli bir adımdır.
Coğrafya alanında Behram Dımışkî'nin Atlas-Mayor tercümesi ve Osman bin Abdülmennan ile Kayserili Petros Baronyan'ın tercümeleri coğrafya biliminin gelişimine katkı sağlamıştır.
XIX. yüzyılda tercümelere devam edilmiş, fiziki coğrafya kitapları İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir. Ömer Subhi Bey'in Coğrafya-i Hikemî'si ve Coğrafya-i Tabiî timine Esasi-i Muhtasar adlı eserleri dönemin kıymetli çevirileri arasında gösterilmektedir.
Batı biliminin Osmanlı'ya aktarılmasında sefaretnamelerin de etkisi büyüktür. Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin Paris Sefaretnamesi, Batı'nın gelişim dinamiklerini ve bilim anlayışını Osmanlı'ya aktararak devlet adamlarının ufkunu genişletmiştir.
Gerilemenin farkına varan devlet adamları, XVIII. yüzyıldan itibaren Batı tarzı modernleşmeyi zorunlu görmüşlerdir. Askerî okullar ve sivil okullar açılmış, bu kurumlar Osmanlı'nın Batı'ya açılan kapıları olmuştur.
Avrupa'daki bilimsel ve teknik gelişmeler izlenmiş, pozitif bilimler dersleri okutulmaya başlanmış, kız çocuklarına yönelik yeni okullar açılmıştır. Müzik, beden eğitimi, resim, mimarlık gibi dersler eğitim programlarına dahil edilmiştir.
Osmanlı Devleti, XVIII ve XIX. yüzyıllarda Batı'yı örnek alarak bilim ve tekniğinden faydalanmış, tıp, astronomi ve coğrafya alanında büyük gelişmeler yaşanmıştır. Tercümelerin yanı sıra sefaretnameler de Batı düşünce ve entelektüel hayatını Osmanlı'ya aktarmıştır. Bu dönemde eğitim ve bilim kurumlarının açılmasıyla Batı'ya ve dünyaya açılım sağlanmıştır.
YouTube Video Linki: https://www.youtube.com/watch?v=42_gK7of_ms Diğer Kaynak Linkleri: https://www.islamansiklopedisi.info/item/osmanli-bilim-ve-teknoloji-tarihi https://dergipark.org.tr/tr/pub/biltek/issue/20061/20073Osmanlı Devleti, 18. ve 19. yüzyıllarda önemli eğitim ve bilim alanında çalışmalar gerçekleştirmiştir. Bu dönemde, askeri alanda modernizasyon çalışmaları kapsamında, yeni askeri okullar açılmış ve Batılı eğitim usulleri benimsenmiştir. Ayrıca, sivil alanda da mesleki ve yüksek öğrenim kurumları kurulmuştur. Bu çalışmalar Osmanlı'da bilimsel gelişmelerin hız kazanmasını sağlamıştır.
Osmanlı Devleti, 18. ve 19. yüzyıllarda eğitim ve bilim alanında önemli çalışmalar gerçekleştirmiştir. Bu çalışmalar, ülkenin modernleşmesinde ve bilimsel gelişmelerin hız kazanmasında etkili olmuştur.
Kaynaklar: https://islamansiklopedisi.org.tr/hendesehane https://islamansiklopedisi.org.tr/rasathane https://islamansiklopedisi.org.tr/bakteriyolojihaneOsmanlı İmparatorluğu'nun XVIII ve XIX. yüzyıllardaki bilimsel çalışmaları, imparatorluğun Batı'yla olan ilişkilerinin artması ve Batı'daki bilimsel gelişmelerin Osmanlı toprak- larına ulaşmasıyla hız kazanmıştır.
XVIII. yüzyılda Osmanlı uleması, Avrupa'da gerçekleşen bilimsel çalışmaları yakından takip etmeye başladı. Bu dönemde yapılan en önemli bilimsel çalışmalar arasında şunlar yer almaktadır:
İbrahim Hakkı (1703-1780), Erzurumlu bir mutasavvıf, şair ve alimdi. İstanbul'da kaldığı süre boyunca astronomiye olan ilgisini artırdı ve bu alanda çalışmalar yaptı. En önemli eseri olan Marifetnâme'de, fen bilimleri, ahlak ve tasavvuf konularına yer verdi. Bu eser, Osmanlı bilim tarihinin önemli eserlerinden biridir.
Mehmed Said Efendi (1755-1829), bir Osmanlı mühendisi ve matematikçiydi. Humbaracı Ocağı'nın modernleştirilmesinde önemli bir rol oynadı ve yeni bir top namlusu tasarladı. Ayrıca, matematik alanında da çalışmalar yaptı ve bir dizi matematik kitabı yazdı.
XVIII. yüzyılda, özellikle Fransa'dan olmak üzere, çok sayıda yabancı uzman Osmanlı'ya geldi ve Osmanlı'nın bilimsel gelişmesine katkıda bulundu. Bu uzmanlar arasında Lafitte-Clavé (1740- 1794), Chevalier Truguet (1750-1839) ve M.Benoit yer almaktadır.
Gelenbevi İsmail Efendi (1730-1791), Aydın'lı bir matematikçi ve geometrinin temel- lerini oluşturma konusunda çok başarılı çalışmalar yapmaktaydı. Bu matematikçi, Mekteb-i Bahriye-i Şahane'de (Deniz Harp Okulu) matematik ve geometri dersleri verdi. Top namlularının hedefi bulması konusunda başarılı çalışmalar yaptı ve bu çalışmalarıyla III. Selim'in takdirini kazandı.
Osmanlı'da kimya biliminin gelişmesinde önemli rol oynayan bilim insanları arasında Hüseyin Rıfkı Tamani (?-1817) ve Derviş Paşa (1817-1879) yer almaktadır. Hüseyin Rıfkı Tamani, matematik, coğrafya ve astronomi alanlarında da çalışmalar yaptı ve modern Batı biliminin Osmanlı'ya girişine öncülük etti. Derviş Paşa ise, kimya biliminin temel- lerini attı ve bir dizi kimya kitabı yazdı.
Osmanlı Devleti, XVIII ve XIX. yüzyıllarda tıp bilimine ve eğitimine oldukça önem vermiştir. Bu dönemde, modern tıp eğitimi veren birçok okul açılmıştır. Bu okullar arasında en önemlisi Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'dir (1827). Bu okul, 1838'de Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adını almıştır.
Bu dönemde Osmanlı tıbbının öncüleri arasında Şanizade Ataullah Efendi (1771-1826) ve Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi (1774-1834) yer almaktadır. Şanizade Ataullah Efendi, Mi‘yârü'l-Etibbâ adlı eseriyle Avrupa tıbbına ait bilgileri Osmanlı'ya aktarmıştır. Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi ise, modern tıbbın kurucularından biridir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun XVIII ve XIX. yüzyıllardaki bilimsel çalışmaları, imparatorluğun Batı'yla olan ilişkilerinin artması ve Batı'daki bilimsel gelişmelerin Osmanlı topraklarına ulaşmasıyla hız kazanmıştır. Bu dönemde, matematik, astronomi, kimya ve tıp alanlarında önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar, Osmanlı'nın modernleşmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Osmanlı'da Bilim Tarihi Osmanlı'da Bilim ve Teknoloji19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, tıbbi alanda önemli adımlar attı. Bu dönemde, modern tıbbın temelleri atıldı ve tıp eğitimi ve uygulamaları Batı standartlarına göre düzenlendi.
19. yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu'nda modern tıbbı öğreten ilk tıp okulları kuruldu. Bunlardan en önemlisi, 1827 yılında kurulan Şehzadebaşı Tıp Okulu'dur. Bu okul, daha sonra Tıphane-i Amire adını alarak, modern tıbbın öğretildiği önemli bir merkez haline geldi.
Osmanlı İmparatorluğu, modern tıbbı ülkeye getirmek için Avrupalı hekimleri görevlendirdi. Bu hekimler, tıp okullarında ders verdiler, hastanelerde görev yaptılar ve tıbbi yayınlar çıkardılar. Bu sayede, modern tıbbi bilgiler Osmanlı İmparatorluğu'na aktarıldı.
19. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp dilinin Türkçeleştirilmesi çalışmaları yapıldı. Bu çalışmalar, modern tıbbi bilgilerin Türkçeye çevrilmesi ve tıp terimlerinin Türkçeleştirilmesini içeriyordu. Bu sayede, tıbbi bilgiler daha geniş bir kitleye ulaştı ve modern tıbbın yaygınlaşması kolaylaştı.
19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda tıbbi alanda gerçekleştirilen reformlar, modern tıbbın temellerinin atılmasını sağladı. Bu dönemde kurulan tıp okulları, Avrupalı hekimlerin görevlendirilmesi ve tıp dilinin Türkçeleştirilmesi çalışmaları, modern tıbbın Osmanlı İmparatorluğu'nda yaygınlaşmasını hızlandırdı.