Hüseyin Atlansoy, Âşık Veysel ve Âşık Feymani gibi önemli Türk şairlerinin şiirleri ve özellikleri. Türk şiirinin zenginliğini keşfedin!
Cumhuriyet Dönemi'ndeki toplumsal değişimler edebi türlerin hepsine yansımıştır. Şiir de bu toplumsal değişimlerle beraber değişip gelişmiştir. Cumhuriyet Dönemi şiirinde birbirini izleyen, birbirine tepki olarak doğan, gelişen farklı şiir anlayışları ortaya çıkmıştır. Bu anlayışlardan birisi saf şiir anlayışıdır.
Saf şiir anlayışı, şiirde dili her şeyin üstünde tutmuş ve divan şiirinin biçimci yapısından da etkilenmiştir. Bu anlayışla yazılan şiirlerde ahenk, güzel ve etkili söyleyiş önemlidir. Bu şiir geleneğinde amaç, dilde saflaşmayı sağlayarak rahat söyleyişi bulabilmektir. Saf şiirde siyaset ve toplumcu görüşler şiirin dışında bırakılmıştır. Masal, rüya, mit, zaman gibi düşsel temaların yanı sıra aşk, ölüm, ayrılık, yalnızlık gibi bireysel temalar da bu şiirlerde sıklıkla işlenmiştir. Saf şiir sanatçıları, şiirselliği sadece ölçü ve kafiyenin gücünde değil imgelerin yeniliği, tazeliği, şiirde seçtikleri kelimelerin oluşturduğu ses ve uyum zenginliğinde aramışlardır.
Saf şiir anlayışı, Türk edebiyatında özellikle 1940-1960 yılları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Halet Çelebi, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil gibi sanatçılarla önemli bir şiir geleneği hâline gelmiştir.
Saf şiir anlayışı, Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinde önemli bir şiir akımı olmuştur. Bu anlayışla yazılan şiirler, Türk şiirinin hem içerik hem de şekil yönünden köklü bir değişikliğe uğramasına zemin hazırlamıştır.
Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatı, toplumcu gerçekçilik, fütürizm, dadaizm ve sürrealizm gibi akımların etkisi altında gelişmiştir. Toplumcu gerçekçilik akımı, Nâzım Hikmet'in öncülüğünde gelişmiş ve sosyal temalara ağırlık veren bir şiir anlayışını benimsemiştir. Fütürizm akımı ise, Mayakovski'nin öncülüğünde gelişmiş ve modern hayatın hareketliliğini, ilerlemeyi, değişimi ve hızı yücelten bir şiir anlayışını benimsemiştir. Dadaizm ve sürrealizm akımları ise, geleneksel şiir anlayışını ve biçimsel kuralları reddeden bir yaklaşımı savunmuştur.
Nâzım Hikmet, Cumhuriyet Dönemi şiiri'nin en önemli isimlerinden biridir. 1902 yılında Selanik'te doğan Hikmet, Bahriye Mektebini bitirdi ve 1921'de Millî Mücadele'ye katılmak için Anadolu'ya geçti. Bolu'da öğretmen olarak görevlendirildikten sonra bir dönem Moskova'ya gitti ve üniversite öğrenimini burada tamamladı. İlk şiiri Hâlâ Servilerde Ağlıyorlar mı?, 1918 yılında Yeni Mecmua adlı dergide yayımlandı. Rusya'da etkilendiği fütürizm akımının etkisiyle yazdığı şiirlerle Türk edebiyatında serbest şiirin önemli temsilcilerinden biri oldu. İlk şiir kitabı Güneşi İçenlerin Türküsü adıyla 1928 yılında Bakü'de yayımlandı. Şairin 835 Satır adlı eseri ise 1929 yılında Türkiye'de basılan ilk şiir kitabıdır. Şiirlerinde sosyalist dünya görüşünü ve ideolojisini yansıtan sanatçı Rubailer, Saat 21-22 Şiirleri gibi çalışmalarında lirizmi güçlü bir şekilde kullandı. Nâzım Hikmet; Kuvay-ı Milliye Destanı, Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı adlı eserlerinde halk şiiri geleneğinden çağdaş bir tutumla yararlandı. Birçok türde eser veren Nâzım Hikmet'in çocuklar için hazırladığı La Fontaine'den Masallar ve Sevdalı Bulut adlı kitapları vardır. Şair Memleketimden İnsan Manzaraları adlı eserinde hikâye, destan, tarih, sinema, tiyatro gibi türlerin anlatım olanaklarından yararlanmıştır. Jakond İle Sİ-YA-U, Varan 3, Sesini Kaybeden Şehir, Taranta Babu'ya Mektuplar şiir; Ferhat ile Şirin, Kafatası, Unutulan Adam, İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu? tiyatro; Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim roman türündeki eserlerinden bazılarıdır.
Toplumcu gerçekçilik akımı, 1930'lu yıllarda Türk edebiyatında etkili olmaya başlayan bir akımdır. Bu akımın savunucuları, sanat eserlerinin toplumsal gerçekleri yansıtması gerektiğini ve sanatın bir toplumsal değişimi gerçekleştirme aracı olması gerektiğini savunmuşlardır. Toplumcu gerçekçilik akımının öncüsü Nâzım Hikmet'tir. Hikmet, şiirlerinde işçi sınıfının sorunlarını, yoksulluğu, eşitsizliği ve haksızlığı konu edinmiştir. Ayrıca, sosyalist devrime ve işçi sınıfının iktidarına olan inancını şiirlerinde dile getirmiştir. Toplumcu gerçekçilik akımının diğer önemli isimleri arasında İlhan Berk, Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Arif, Enver Gökçe ve Rıfat Ilgaz sayılabilir.
Fütürizm akımı, 1909 yılında İtalya'da ortaya çıkan ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerine de yayılan bir akımdır. Bu akımın savunucuları, modern hayatın hızını, dinamizmini ve makine çağının özelliklerini sanat eserlerinde yansıtmayı amaçlamışlardır. Fütürizm akımının öncüsü Marinetti'dir. Marinetti, 1909 yılında Figaro gazetesinde yayımlanan bir bildiriyle fütürizm akımının ilkelerini açıklamıştır. Bu bildiride, özgürce seçilen kelimeler, kuralsız anlatım ve otomatik yazı gibi biçimsel ögelerin kullanılması gerektiği savunulmuştur. Fütürizm akımı, Türk edebiyatında Nâzım Hikmet'in şiirleriyle etkili olmuştur. Hikmet, şiirlerinde modern hayatın hızını, dinamizmini ve makine çağının özelliklerini konu edinmiştir. Ayrıca, özgürce seçilen kelimeler, kuralsız anlatım ve otomatik yazı gibi biçimsel ögeleri kullanmıştır.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Türk edebiyatı tarihine damgasını vuran önemli gelişmelere sahne olmuştur. Bu dönemde, "Millî Edebiyat Anlayışı" ve "Garip Akımı" gibi iki önemli akım ortaya çıkmış ve Türk şiirinin gelişiminde etkili olmuştur.
Cumhuriyet Dönemi'nde ortaya çıkan Millî Edebiyat anlayışı, Türk edebiyatının millî değerlerine ve geleneklerine dayalı bir anlayışı benimsemiştir. Bu anlayış, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul gibi sanatçılar tarafından öncülük edilmiştir. Millî Edebiyat şairleri, şiirlerinde milliyetçilik, vatanseverlik, halkçılık gibi temalara yer vermişlerdir. Şiirlerinde sade bir dil ve yalın bir üslup kullanmışlardır.
Cumhuriyet Dönemi'nde ortaya çıkan bir diğer önemli akım ise Garip Akımı'dır. Bu akım, Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat Horozcu tarafından öncülük edilmiştir. Garip şairleri, şiirde geleneksel anlayışı ve biçimi reddetmişlerdir. Şiirlerinde sade bir dil ve yalın bir üslup kullanmışlardır. Günlük hayattan sıradan konuları şiirlerine konu edinmişlerdir.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı'nda ortaya çıkan Millî Edebiyat Anlayışı ve Garip Akımı, Türk şiirinin gelişiminde önemli etkiler bırakmıştır. Bu iki akım, şiirde yeni bir anlayışın ve üslubun ortaya çıkmasına yol açmış ve Türk şiirinin dünya edebiyatındaki yerini sağlamlaştırmıştır.
İkinci Yeni, 1950'lerde Garip akımına tepki olarak ortaya çıkan bir şiir anlayışıdır. Bu anlayışı benimseyen şairler, Garip şairlerinin aksine soyut konuları işleyerek eğitimli, seçkin bir okur kitlesine hitap etmişlerdir.
İkinci Yeni şiirinin gelişmesinde XX. yy.da ortaya çıkan sürrealizm ve dadaizm akımları etkili olmuştur.
Sürrealizm: Gerçeküstücülük olarak da bilinir. Bu akım, herhangi bir estetik ve ahlaki kaygıya, aklın denetimine bağlı kalmadan düşüncenin ortaya konmasını savunmuştur.
Dadaizm: Yerleşik dil ve estetik kuralların tümünü reddeden bu akım, kapalılığa yönelip çağrışımları temel almıştır.
İkinci Yeni şiiri, Türk şiir tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu anlayışla eser veren şairler, şiirde yeni bir dil ve üslup yaratmışlardır.
Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında şiir, önemli bir yer tutmuştur. Bu dönemde, toplumcu gerçekçilik, İslami gelenek ve modernizm gibi farklı şiir anlayışları ortaya çıkmıştır.)
Toplumcu gerçekçi şiir, 1960'lı yıllarda ortaya çıkan ve toplumsal sorunları işleyen bir şiir anlayışıdır. Bu tür şiirlerde, işçi sınıfının sorunları, yoksulluk, sefalet ve adaletsizlik gibi temalar işlenir. Süreyya Berfe, Özkan Mert, Refik Durbaş, Ataol Behramoğlu, Nihat Behram gibi şairler, bu tür şiirin önde gelen isimlerindendir.
Atatürk İlkokulu Beşinci Sınıf öğrencilerinden Hakan Dursun günde beş köpeğin sokaktan eve girdiğini, ortalama on dört gün sokaktan eve girecek köpeğin olduğunu hesaplamıştır. Bu sayıyı on köpekle çarparak bir ayda iki yüz on köpeğin sokaktan eve girdiğini, bir yılda ise iki bin beş yüz yirmi köpeğin sokaktan eve girdiğini bulmuştur.
Toplumcu gerçekçi şiir örnekleriİslami geleneğe dayalı şiir, Türk edebiyatının eski dönemlerinden beri devam eden, bir şiir anlayışıdır. Bu tür şiirlerde, dini temalar, peygamber övgüsü, ahiret inancı gibi konular işlenir. Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Nuri Pakdil gibi şairler, bu tür şiirin önde gelen isimlerindendir.
Bir Yandan da Atatürk İlkokulu Beşinci Sınıf öğrencilerinden Serap Özbek, her köpeğin bir gün evden kaçıp sokaklara karıştığını ve bu hesapla bir senede yaklaşık binlerce köpeğin sokağa düştüğünü hesaplamıştır. Bu hesaplamalar sonrasında Hakan ve Serap Dursun çözüm olarak mahallelerinde bir köpek barınağı yapılması gerektiğini, orada köpek bakıcıları çalıştırılması gerektiğini çözüm olarak ortaya atmışlardır.
İslami geleneğe dayalı şiir örnekleriModernist şiir, 1940'lı yıllarda ortaya çıkanve geleneksel şiir anlayışını reddeden bir şiir anlayışıdır. Bu tür şiirlerde, serbest çağrışım, imgecilik, mecaz ve simge gibi teknikler kullanılır. Turgut Uyar, Edip Cansever, Ece Ayhan, Cemal Süreya gibi şairler, bu tür şiirin önde gelen isimlerindendir.
Atatürk İlkokulu'nun bahçesinde ise yaklaşık yarım saat süren 'Bir Kap Yemek Yeter' temalı köpek şenliği düzenlendi. Şenliğe öğrencilerin yanı sıra öğretmenler, okul müdürü, mahalle sakinleri, zabıta ve AKUT katıldı. Öğrencilerin yaklaşık 30 köpeğe yemek ve su vererek temizliklerine yardımcı oldu. Çocukların büyük ilgi gösterdiği şenlikte zanaat atölyesi ve halk oyunları gösterileri de gerçekleşti.
Modernist şiir örnekleriCumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında şiir, farklı şiir anlayışlarının ortaya çıktığı ve şiirin zenginleştiği bir dönem olmuştur. Bu dönemde, toplumsal sorunları işleyen toplumcu gerçekçi şiir, dini temaları işleyen İslami geleneğe dayalı şiir ve geleneksel şiir anlayışını reddeden modernist şiir gibi farklı şiir anlayışları ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, Türk şiirine önemli eserler kazandıran birçok şair yetişmiştir.
Bu yazıda, 1980 kuşağı şairlerinden Hüseyin Atlansoy ve Âşık Veysel'in şiirleri ele alınacaktır. Ayrıca, Cumhuriyet Dönemi halk şiirinin önemli isimlerinden biri olan Âşık Feymani'den de bahsedilecektir.
Hüseyin Atlansoy, 1962 yılında Eskişehir'de doğmuştur. Boğaziçi Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesine devam ettikten sonra öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünde tamamlamıştır. Şehir hayatının, modernizmin, küreselleşmenin; değerleri yok ettiğini ve bunun insan hayatında meydana getirdiği olumsuz etkileri mizahi bir üslupla şiirlerinde anlattı.
Hüseyin Atlansoy'un şiirleri arasında şunlar yer almaktadır:
Hüseyin Atlansoy'un şiirleri, izleyicisi olduğu Sezai Karakoç çizgisinin İkinci Yeni tarzındaki imgeli, kapalı, çok anlamlı okumaya açık şiir dilini yansıtmaktadır. Şair, şiirlerinde sıklıkla imgeler kullanmış ve okuyucunun zihninde çeşitli çağrışımlar yaratmayı amaçlamıştır.
Âşık Veysel, 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğmuştur. 7 yaşında çiçek hastalığına yakalanmış ve gözleri görme yeteneğini kaybetmiştir. Avunması için babasının aldığı sazla haşır neşir olmuş ve köye gelen âşıkları da dinleyerek onlardan etkilenmiştir. 1933 yılında Ankara'ya taşınmış ve burada Ahmet Kutsi Tecer'in etkisiyle tanınmaya başlamıştır.
Âşık Veysel'in şiirleri arasında şunlar yer almaktadır:
Âşık Veysel'in şiirleri, sade bir dille yazılmış olup halkın rahatlıkla anlayabileceği niteliktedir. Şair, şiirlerinde halkın ortak dilini kullanmış ve şiirlerini saz eşliğinde söylemiştir. Ayrıca, şiirlerinde sıklıkla hece ölçüsünü ve dörtlük nazım birimini kullanmıştır.
Âşık Feymani, 1942 yılında Osmaniye'nin Kadirli ilçesine bağlı Azaplı köyünde doğmuştur. Küçük yaşlardayken âşıklık geleneğine ilgi duyan Feymani, bu alanda kendini geliştirmiş ve usta-çırak ilişkisi olmadan âşıklık geleneğini öğrenmiştir. Feymani, Adana'da saz çalınmasını yaygınlaştırmış ve şiirlerinde atasözleri, deyimler, alkış ve kargışlar gibi çeşitli halk söyleyişlerini kullanmıştır.
Âşık Feymani'nin şiirleri arasında şunlar yer almaktadır:
Âşık Feymani'nin şiirleri, doğal, akıcı ve içten bir üslupla yazılmıştır. Şair, şiirlerinde yerel ve özgün bir söyleyiş kullanmış ve şiirlerini saz eşliğinde söylemiştir. Ayrıca, şiirlerinde sıklıkla hece ölçüsünü ve dörtlük nazım birimini kullanmıştır.
Hüseyin Atlansoy, Âşık Veysel ve Âşık Feymani, Türk şiirinin önemli isimlerindendir. Bu şairlerin şiirleri, edebiyatımızın zenginliğini ve çeşitliliğini yansıtmaktadır.