Küreselleşmenin etkilerini, SSCB'nin dağılması sürecini, Avrupa Birliği'nin genişlemesini ve Filistin-İsrail çatışmasını öğrenin.
Küreselleşme, 1980'li yıllarda etkisini artırıp en üst seviyeye ulaştı. Bu durumun yaşanmasında uluslararası ticaret hacmi, sermaye akımları ve küresel üretimdeki artış etkili oldu.
SSCB'de 1950'li yıllardan itibaren dış dünya ile ilişkiler arttı, birlik içerisinde iletişim gelişti ve etnik sorunlar farklı boyutlar kazandı. 1970'li yıllardan itibaren SSCB, çeşitli siyasi, ekonomik ve sosyokültürel olaylar nedeniyle çözülmeye başladı ve merkezî otoritenin zayıflamasıyla birlikte sosyalist anlayış son buldu. Mihail Gorbaçov'un 1985'te devlet başkanlığına gelerek uygulamaya koyduğu glasnost ve perestroyka (açıklık ve yeniden yapılanma) politikası ile SSCB'nin dağılma süreci daha da hızlandı. 1989 yılında Doğu Avrupa'da yaşanan devrim, çok yüksek düzeyde bir politik bağımsızlık ve ekonomik etkinlik kazanma arzusu ile yönetildi; bu olay hem sosyalist dış ticaret sisteminin hem de bölgesel ekonomik entegrasyon olan COMECON'un çöküşüne yol açtı. Bu gelişmelerin ardından, SSCB çözülme sürecine girdi. Rus olmayan milletler, başta Baltık devletleri olmak üzere bağımsızlıklarını kazanma çabasına giriştiler. 1991'de SSCB'nin dağılmasıyla Soğuk Savaş Dönemi sona erdi, Kafkasya ile Orta Asya'da Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazandı.
SSCB'nin dağılması ile birlikte, dünya siyasetinde yeni bir dönem başladı. ABD, tek süper güç olarak ortaya çıktı ve küresel siyasette önemli bir rol oynamaya başladı. Türkiye, bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini geliştirdi ve çeşitli alanlarda iş birliği içerisinde bulundu. Bu iş birliği, Türkiye'nin bölgedeki itibarını ve pazarlık gücünü artırdı.
Ek Kaynaklar: BBC Türkçe - SSCB'nin dağılmasının 30.yılı CNN Türk - SSCB'nin dağılmasının 30.yılı TRT Haber - SSCB'nin dağılmasının 30.yılıAB, kurulduktan sonra siyasi ve ekonomik alanını genişletip küresel güç olmak için altı defa üye ülke sayısını artırma yoluna gitti. Birliğin altıncı genişleme süreci tamamlandığında nüfusu 508 milyon, üye sayısı 28, resmî dil sayısı 24’tü. Beşinci ve altıncı genişlemelerde birliğe dâhil olan ülkelerin mevcut durumları Kopenhag Kriterleri’ne büyük oranda uymuyordu. Bu ülkelerin birliğe alınmasında etkili olan bazı nedenler şunlardır:
AB'ye tam üyelik şartlarının belirlendiği kriterlerdir. Danimarka’nın yürüttüğü dönem başkanlığı sonunda Kopenhag Zirvesi yapılmış, Doğu Bloku’ndan ayrılan ve bağımsızlığını kazanan Avrupa ülkelerinin birliğe dâhil edilmesine karar verilmiştir. Her bakımdan birliğin çok gerisinde olan bu ülkelerin birliğe katılmasıyla oluşabilecek olumsuzlukları bertaraf etmek için bazı kriterler ortaya konulmuştur. Kopenhag Kriterleri adıyla anılan bu kriterler üç başlıkta toplanmaktadır:
AB'nin genişlemesi, birliğin siyasi ve ekonomik gücünü artırmış ve Avrupa'da istikrarı sağlamaya yardımcı olmuştur. Ancak, genişleme aynı zamanda bir takım sorunları da beraberinde getirmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
Filistin sorunu, 1948'den beri İsrail ile Filistinliler arasında devam eden bir çatışmadır. Çatışmanın kökeni, İsrail'in 1948'de bağımsızlığını ilan etmesi ve Filistinlilerin topraklarından sürülmesidir.
Filistinliler, 1987'de başlayan Birinci İntifada ile İsrail'in işgaline karşı ayaklandılar. İntifada sırasında Filistin topraklarında Hamas adlı İslamcı bir örgüt kuruldu.
1988'de Ürdün yönetimi, Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanıdı. Kasım 1988'de FKÖ, Yaser Arafat'ın devlet başkanlığında bağımsız Filistin Devleti'nin kurulduğunu ilan etti.
2000 yılında Ariel Şaron'un Harem-i Şerif'i ziyareti, Filistinlilerin protestolarına neden oldu ve El-Aksa İntifadası adı verilen ikinci intifadayı ortaya çıkardı. 2002'de İsrail saldırılarının artması üzerine ABD, AB, Rusya Federasyonu ve BM'den oluşan Orta Doğu dörtlüsü, sorunları çözmek ve çatışmaları önlemek için bir "yol haritası" hazırladı.
1990'da Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, petrol gelirlerinden istifade etmek için Kuveyt'i işgal etti. Bu işgal, Körfez Savaşı'nın başlamasına yol açtı. ABD liderliğindeki koalisyon güçleri, Irak'ı Kuveyt'ten çıkarmak için Irak'a müdahalede bulundu ve 1991'de savaş sona erdi.
2003 yılında ABD, Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiasıyla Irak'ı işgal etti. İşgal, Saddam Hüseyin'in devrilmesi ve ölümüne yol açtı, ancak Irak'ta kaos ve şiddet ortamı yarattı.
11 Eylül 2001'de El Kaide tarafından düzenlenen terör saldırıları, ABD'nin dış politikasında önemli bir değişim yarattı. ABD, terörizme karşı daha saldırgan bir politika izlemeye başladı ve Afganistan ve Irak'ı işgal etti.
Filistin sorunu, bugün hala çözülememiş bir çatışmadır. ABD, Filistin-İsrail çatışmasında önemli bir rol oynamaktadır ve barış çabalarına destek vermektedir.
Giriş: Küreselleşme, toplumlar arasındaki etkileşimin artarak ilerlediği bir süreci kapsar. Bu süreçte ülkeler ekonomi alanındaki bağlarını güçlendirmeye çalışmıştır.
Neoliberal ekonomi politikaları, 1980'li yıllarda ABD ve Avrupa'da uygulanmaya başlanmıştır. Bu politikaların temel hedefleri arasında serbest piyasa ekonomisinin desteklenmesi, devletin ekonomideki rolünün azaltılması ve vergilerin düşürülmesi yer almaktadır. Neoliberal politikalar, küreselleşmenin hızlanmasına ve uluslararası ticaretin artmasına katkıda bulunmuştur. Ancak bu politikalar aynı zamanda gelir dağılımındaki eşitsizliğin artmasına ve sosyal güvenlik ağlarının zayıflamasına yol açmıştır.
Neoliberal ekonomik politikalar, küreselleşmenin hızlanmasına ve uluslararası ticaretin artmasına katkıda bulunmuştur. Ancak bu politikalar aynı zamanda gelir dağılımındaki eşitsizliğin artmasına ve sosyal güvenlik ağlarının zayıflamasına yol açmıştır.
Bilimsel bilgi ve buluşların paylaşılması; organ nakli, kök hücre ve DNA çalışmalarında gelişmeler sağlamıştır.
Bilimsel gelişmeler, tıp, teknoloji ve diğer birçok alanda önemli ilerlemelere yol açmıştır.
İletişim teknolojisindeki gelişmeler; coğrafi olarak uzak, kültürel anlamda farklı görünen toplumları birbirine yakınlaştırmıştır.
Sosyokültürel gelişmeler, farklı kültürlerin birbirini tanımasını ve etkileşimde bulunmasını sağlamıştır.
Ek kaynaklar:Küreselleşme, dünyanın dört bir yanındaki insanların, şirketlerin ve hükümetlerin birbirleriyle daha yakın etkileşim kurmasını sağlayan bir süreçtir. Bu süreç, teknolojinin gelişmesiyle birlikte hızlanmış ve toplum hayatında önemli değişikliklere yol açmıştır.
Teknoloji, küreselleşmenin önündeki engelleri ortadan kaldırmış ve insanların birbirleriyle daha kolay iletişim kurmasını sağlamıştır. İnternet, e-posta, cep telefonları ve sosyal medya gibi teknolojiler sayesinde insanlar artık dünyanın dört bir yanındaki insanlarla anında iletişim kurabilir ve bilgi alışverişinde bulunabilirler.
Teknolojinin gelişmesi, toplum hayatında birçok değişikliğe yol açmıştır. Bu değişiklikler arasında şunlar yer almaktadır:
Küreselleşme ve teknolojinin gelişmesi, toplum hayatında birçok değişikliğe yol açmıştır. Bu değişiklikler, hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Olumlu sonuçlar arasında insanların birbirleriyle daha kolay iletişim kurması, bilgiye daha kolay erişim sağlaması ve eğitim ve öğretim yöntemlerinin iyileşmesi yer almaktadır. Olumsuz sonuçlar arasında ise insanların birbirinden uzaklaşması, kültür ve sanatın tekdüzeleşmesi ve ekonomik eşitsizliklerin artması yer almaktadır.
Küreselleşme süreci, dünyada birçok alanda değişimlere yol açmıştır. Bu değişimlerden bazıları olumlu olurken bazıları ise olumsuz olmuştur.
Arap Baharı, 2010 yılında Tunus'ta başlayan ve kısa sürede diğer Arap ülkelerine de yayılan bir dizi protesto ve isyandır. Bu isyanların temel nedeni, bölge ülkelerindeki otoriter rejimler, yolsuzluk, işsizlik ve yoksulluktur.
Genel Ağ, insanlığın inşa ettiği ve anlamadığı ilk şeydir. Anarşi alanında bu zamana kadar yapmış olduğumuz en büyük deneydir.
ABD’de 1969’da Stanford Araştırma Enstitüsündeki bilgisayar hatası ile “log in” kelimesi yazılırken “g” tuşuna basıl- masıyla bilgisayar çöktü ve “lo” yazısı bağlı olduğu ağın diğer ucundaki bilgi- sayarda ekrana yansıdı. Bu iki harf ağ üzerinden gönderilen ilk ileti oldu.
Genel Ağ, dünyayı daha küçük bir yer haline getirmiş ve insanların birbirleriyle iletişim kurmasını kolaylaştırmıştır. Ancak, Genel Ağ aynı zamanda siber suçlar ve bilgi güvenliği sorunları gibi yeni zorluklar da yaratmıştır.
Kapitalizm, kişisel üretim araçlarının özel mülkiyetin elinde olduğu ve serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde bu araçların kâr birikimi sağlamak için kullanıldığı bir ekonomik sistemdir. Küresel düzeyde yatırım yapan firmaların yatırımı bazı ülkelerin gayrisafi millî hasılasından üç dört kat daha fazladır. Küresel firmalar, yerellikten uzaklaşan tüketicileri sosyal medya üzerinden veya diğer iletişim araçlarıyla yönlendirerek kendi belirledikleri taleplerin tüketicide oluşmasını sağlamıştır. Bu talepler istenilen satışı beraberinde getirmiştir. Çoğunluk bireylerin meta haline geldiği adaletten yoksun, umuda
Günümüzde kapitalizm, sosyal medya gibi dijital platformlar üzerinden yayılmaya devam etmektedir. Bu durum, endüstriyel üretimin artmasına, küreselleşmenin hızlanmasına ve tüketim kültürünün yaygınlaşmasına yol açmaktadır.
1991'de SSCB'nin dağılması, dünyadaki iki kutuplu yapıyı sonlandırmıştır. Türkiye bu dönemde bir yandan mevcut sorunlarını çözmeye çalışırken bir yandan da oluşan yeni siyasi koşullara göre politikalar geliştirmeye çalışmıştır.
1990 sonrası Sovyetler Birliği ve Yugoslavya'nın dağılması Türkiye'nin Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'ya yönelik siyasi ve iktisadi politikalarını etkilemiştir. Balkan ve Kafkasya coğrafyasında kurulan yeni devletlerde yaşanan etnik ve dinî çatışmalar da Türk dış politikası üzerinde etkili olmuştur. Bu dönem Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya üzerinde yeni açılımların yaşandığı dönem olurken Orta Doğu'da yaşanan Körfez savaşları Türkiye'yi önemli güvenlik riskleri ile karşı karşıya bırakmıştır.
Türkiye, 1991 yılının sonunda Orta Asya'da bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetleri'ni tanıyarak onlarla sıkı diplomatik ilişkiler içerisine girdi. 1992'de Türk İş Birliği Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulunu (DEİK) kurdu. Hava yolu seferleri, uydu yayınları ve eğitim bursları vasıtasıyla bölge ülkeleriy- le siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerini geliştirmeye çalıştı.
Türkiye'nin Türk Cumhuriyetleri'ndeki en önemli kazanımı, Hazar Havzası'ndaki enerji kaynaklarının dünya pazarlarına ulaştırılması konusunda oldu. 2000'li yıllarda Türkiye'nin Kafkasya ve Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerinde olumlu gelişmeler yaşan- mıştır.
Türkiye'nin Türk Cumhuriyetleri'ndeki öğrenciler için Türkiye Bursları adı altında geniş bir burs progra- mı yürütmektedir. Türk Cumhuriyetleri'nde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı Türk okulları mevcuttur. Kaza- kistan'da Türk-Kazak Uluslararası Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi ve Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi bunlar arasındadır.
Türkiye, 1990 sonrasında oluşan yeni siyasi koşullara göre dış politikasını şekillendirmiştir. Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Orta Doğu'daki gelişmeler Türkiye'nin dış politikasını etkilemiştir. Türkiye, Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini geliştirerek bölgede önemli bir güç haline gelmiştir.
Kaynaklar:
Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte, Türkiye bağımsızlıklarını kazanan yeni devletlerle ilişkilerini hızla geliştirdi. Bu ilişkiler, kültür, eğitim ve ekonomi alanlarında yoğunlaştı.
Türkiye, bağımsızlığını yeniden kazanan Azerbaycan'ı ilk tanıyan ülkelerden biri oldu. İki ülke arasında güçlü bir dostluk ve iş birliği ilişkisi kuruldu. Türkiye, Azerbaycan'a ekonomik, siyasi ve askeri destek sağladı.
Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkiler, iki ülkenin çıkarları doğrultusunda olumlu bir şekilde gelişmeye devam etmektedir.
Türkiye, Gürcistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri oldu. İki ülke arasında yakın ilişkiler kuruldu ve birçok alanda iş birliği yapıldı.
Türkiye ve Gürcistan arasındaki ilişkiler, iki ülkenin çıkarları doğrultusunda olumlu bir şekilde gelişmeye devam etmektedir.
Türkiye, Ermenistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri oldu. Ancak, iki ülke arasında 1915 olayları nedeniyle gerginlikler yaşandı. Türkiye, Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik saldırıları nedeniyle Ermenistan ile ilişkilerini kesmiştir.
Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkiler, 1915 olayları ve Azerbaycan'a yönelik saldırılar nedeniyle gergindir.
Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Yugoslavya'nın dağılmasıyla birlikte, Türkiye Balkanlar'daki ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye başladı. Türkiye, Balkanlar'daki barış ve istikrar için çalıştı ve bölge ülkelerine ekonomik ve siyasi destek sağladı.
Türkiye ve Balkan ülkeleri arasındaki ilişkiler, iki tarafın çıkarları doğrultusunda olumlu bir şekilde gelişmektedir.
Türkiye ve Yunanistan arasında, Kıbrıs sorunu, Ege Denizi'ndeki haklar gibi birçok konuda anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Ancak, iki ülke arasında yakın ekonomik ve kültürel ilişkiler de bulunmaktadır.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler, iki ülkenin çıkarları doğrultusunda zaman zaman gerginleşmekte, ancak genel olarak olumlu bir şekilde devam etmektedir.
Türkiye ve Bulgaristan arasında, Türklerin hakları gibi bazı konularda anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Ancak, iki ülke arasında yakın ekonomik ve siyasi ilişkiler de bulunmaktadır.
Türkiye ve Bulgaristan arasındaki ilişkiler, iki ülkenin çıkarları doğrultusunda olumlu bir şekilde gelişmektedir.
1990'lı yıllarda Türkiye'nin dış politikası, Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve yeni bir dünya düzeninin ortaya çıkmasıyla birlikte önemli değişiklikler göstermiştir. Türkiye, bu dönemde Balkanlar, Orta Doğu ve Kafkaslar gibi bölgelerdeki gelişmelere aktif olarak müdahil olmuştur.
Türkiye, 1990'lı yıllarda Balkanlar'daki iç savaşlara ve民族 çatışmalarına müdahale ederek bölgede barış ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmuştur. Türkiye, Bosna-Hersek, Kosova ve Arnavutluk'a askerî ve ekonomik yardım sağlamış ve bu ülkelerdeki barış süreçlerine aktif olarak katılmıştır.
Türkiye, 1990'lı yıllarda Orta Doğu'da yaşanan etnik ve dini çatışmalara müdahil olmuş ve bölgede barış ve istikrarın sağlanmasına çalışmıştır. Türkiye, İsrail-Filistin çatışmasına müdahale ederek taraflar arasında arabuluculuk yapmıştır.
Türkiye, 1990'lı yıllarda Kafkaslar'daki bağımsızlık hareketlerine destek vermiş ve bu ülkelerin uluslararası alanda tanınmasına katkıda bulunmuştur. Türkiye, ayrıca Kafkaslar'daki ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmeye çalışmıştır.
Türkiye, 1990'lı yıllarda dış politikada aktif bir rol oynamış ve bölgesel ve uluslararası birçok soruna müdahale etmiştir. Türkiye'nin bu politikaları, ülkenin güvenliğini ve çıkarlarını korumak ve bölgesel ve uluslararası barış ve istikrara katkıda bulunmak amacıyla yürütülmüştür.
Kaynaklar Türkiye'nin 1990'lı Yıllarda Dış Politikası Türkiye'nin Dış Politika TarihiBu makalede, Irak'ta ve Suriye'deki siyasi ve sosyal gelişmelerin bölgeye etkileri ele alınmaktadır.
Irak'ta yaşanan dönüşüm, önemli toplumsal sorunları da beraberinde getirmiştir. İşgalle yaşanan dönüşüm, Irak’ta önemli toplumsal sorunları da beraberinde getirmiştir. İşgalin sürdüğü 2006 yılında türbe bombalamalarıyla başlayan süreçte Irak halkı, bizzat Irak içindeki unsurların çatışmalarından kaynaklanan güvenlik sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Haksız gözaltılar, keyfî tutuklamalar, işkence ve infazlar Irak’ta hayatın bir parçası olmuştur. Bunlara ilave olarak ülke içerisinde farklı kesimler arasında başlayan çatışmalar, önemli güvenlik sorunları ortaya çıkarmış ve binlerce sivilin ölümüne sebep olmuştur. Suriye’de 2011 sonrası halkın demokratik taleplerine iktidarın şiddet kullanarak karşılık vermesi üzerine ülkede karışıklıklar başlamıştır. Suriyeli sığınmacılar sorunu ortaya çıkarmış, PKK/PYD terör örgütüne farklı bir hareket alanı sağlamıştır. Böylece Türkiye’yi güneyde meşgul edecek bir sorun alanı daha ortaya çıkmıştır.
1980'den sonra Türkiye, dünya ekonomisine entegre olmak için liberal adımlar attı. Bu adımlarla Türkiye, dünya ekonomilerindeki dalgalanmalara açık hale gelirken yaşanabilecek olumsuzlukları önleyici kurumsal düzenlemelere yönelik reformlarda gecikmeler yaşadı.
Türkiye'de 1990'larda dövizi sabit, faizleri yüksek tutarak sağlanan sıcak para girişiyle ekonomide yüksek büyüme hızına ulaşıldı. Harcamaların iç borçlanma ile karşılanması ve Güneydoğu Anadolu'da terörle mücadele, devleti daha fazla kaynağa, dolayısıyla daha fazla faiz ödemeye itti. Böylece ekonomi, üretimden faiz gelirine doğru yöneldi.
Türkiye, 1991 ve 1994'te iki önemli ekonomik kriz yaşadı. Bu krizler, yüksek faiz politikasının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Krizler, ekonomide daralmaya, işsizliğin artmasına ve enflasyonun yükselmesine yol açtı.
1990 sonrası Türkiye'de yaşanan ekonomik gelişmeler, ülkenin dünya ekonomisine entegre olma sürecinin bir parçasıdır. Ancak bu süreç, ekonomik istikrarsızlık ve krizlerle de dolu olmuştur. Türkiye, bu süreçte ekonomik reformlar yaparak ekonomisini güçlendirmeye çalışmıştır.
İlgili Kaynaklar: https://www.youtube.com/watch?v=HG9T7bzbdsI&t=3s https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Istatistiksel+Veri+Bankasi/Ekonomik+Go+stergeler/Türkiye, 1990'lı yıllarda bir dizi ekonomik krizle karşı karşıya kaldı. Bunların başlıcaları 1991 Irak Krizi, 1994 Ekonomik Krizi, 2000-2001 Ekonomik Krizi ve 2008 Küresel Ekonomik Krizi'dir.
1991 Irak Krizi, ABD'nin Irak'a müdahalesinin yarattığı olumsuzluklarla ilişkiliydi. Türkiye, savaş nedeniyle 4,5 milyar dolar zarara uğradığını açıkladı.
1994 Ekonomik Krizi; kamu harcamalarındaki hızlı artış, ithalat ağırlıklı tüketime dayalı büyüme ve mali piyasalarda yaşanan istikrarsızlık sonucu ortaya çıktı. 1994'te enflasyon %114'e ulaştı, Türk Lirası %100 değer kaybetti ve gecelik faizler %1000'leri gördü.
2000-2001 Ekonomik Krizi, aşırı değerli TL, cari işlemler açığının kritik sınırın üzerinde seyretmesi ve sermayeden yoksun mali sektörün etkisiyle ortaya çıktı. Ekonominin siyasi iradeden bağımsız olmaması, her an bir hükûmet bunalımı beklentisi ve devletin ekonomideki işletmeci rolü krizi tetikledi.
2008 Küresel Ekonomik Krizi, ABD'de başlayıp 2008'de dünyaya yayılan ekonomik krizdir. Bu küresel kriz Türkiye ekonomisini de etkiledi. Kriz sonrasında uluslararası piyasalardan dış borçlanma imkânlarının zorlaşması dış kaynağa ihtiyaç duyan Türkiye'yi olumsuz etkiledi.
Türkiye, 1990'lı yıllarda yaşadığı ekonomik krizler sonucu birçok olumsuzlukla karşı karşıya kaldı. Bu krizler, ülkenin ekonomik büyümesini yavaşlattı, enflasyonu artırdı ve dış borcunu yükseltti. Ayrıca, krizler sosyal ve siyasi istikrarsızlığa yol açtı.
28 Şubat Süreci belgeseli 28 Şubat'ın 25. yılında laiklik ve siyasetTürkiye, tarihsel ve jeopolitik olarak dünya üzerinde çok önemli bir yere sahiptir. Coğrafyası, sahip olduğu yer altı ve yer üstü kaynakları, demografik yapısı, Doğu ile Batı dünyası arasında bir köprü görevi görmesi ve demokratik değerleriyle bölgenin en güçlü devletlerinden biridir.
Türkiye, 1990 sonrasında bir ucu ülke dışında bir ucu ülke içinde olan PKK terör örgütünün artan eylemlerine maruz kalmıştır. PKK, sivil halkı hedef alan terör eylemlerinde bulunmuştur. 24 Mayıs 1993 tarihinde tezkeresini alan 33 silahsız erin Bingöl kara yolunda PKK'lı teröristler tarafından kurşuna dizilmesi bu eylemlerden yalnızca biridir.
Türkiye'de 1990'lı yıllarda siyasi alanda yaşanan ideolojik çatışmalar, 28 Şubat 1997'de ortaya çıkan bir dizi olayla zirveye ulaştı. Bu olaylar sonucunda, ülkedeki laik kesim ile bazı siyasi ve dini gruplar arasında gerginlik yaşandı. 28 Şubat kararları, siyasi alanı daraltmış, askerî alanı genişletmiş, rejimin militer yapısını güçlendirmiş ve yönetimi fiili olarak askerlerin kontrolüne geçmiştir.
Türkiye'de 1990'lı yıllarda toplumda Sünni-Alevi ve laik-antilaik bölünmeyi gerçekleştirmeye yönelik eylemler yapılmıştır. Bu şekilde, Müslüman bir ülkenin dünyada tek olan demokratik ve laik yönetim deneyimi ortadan kaldırılmak istenmiştir.
2013 yılında İstanbul'da yaşanan Gezi Parkı olayları, hükûmetin Taksim Meydanı'ndaki Gezi Parkı'nı yıkıp yerine alışveriş merkezi inşa etme planına karşı düzenlenen protestolarla başladı. Protestolar daha sonra ülke çapında yayıldı ve hükümetin politikalarına karşı geniş bir muhalefet hareketi haline geldi.
Türkiye, etnik, ideolojik ve mezhep temelli çatışmalarla karşı karşıya kalmıştır. Ancak, ülkenin sahip olduğu zenginlik ve potansiyele zarar vermek ve ülke içindeki bütünlüğü bozmak isteyen güçlerin oyunları, Türkiye'nin birlik ve beraberliğini bozamamıştır. Türkiye, demokratik kültüre sahip özellikleriyle farklı inanç, ırk ve milliyette olan insanların bir arada yaşamasını sağlayabilmektedir.
İlave Kaynaklar: * Gezi Parkı Olayları Belgeseli * 28 Şubat Süreci: Türkiye'yi nasıl etkiledi? * PKK Terör Örgütü Hakkında Bilgiler2013 yılında Gezi Parkı'nda başlayan protestolar, kısa sürede tüm Türkiye'ye yayıldı ve ülkenin siyasi ve ekonomik yapısını etkiledi. Protestoların finans sektörüne etkisi de oldukça önemli oldu.
Gezi Olayları'ndan sonra döviz kuru ve faiz oranları yükselmeye başladı. Döviz kuru Mayıs 2013'te %1,46 oranında artarken, Haziran ayında %3,94 oranında yükseldi. Faiz oranları da Mayıs ayında %18,61 oranında artarak son dört yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
Döviz kurunun ve faiz oranlarının yükselmesinin ekonomik etkileri oldukça önemlidir. Döviz kurunun yükselmesi, ithal ürünlerin fiyatlarının artmasına yol açar. Bu durum, enflasyonun yükselmesine ve tüketicilerin alım gücünün azalmasına neden olur. Faiz oranlarının yükselmesi ise, yatırımcıların kredi çekmesini zorlaştırır ve ekonomik büyümeyi yavaşlatır.
Gezi Olayları'ndan sonra borsa endeksi düşmeye başladı. Borsa endeksi Mayıs 2013'te %6,88 oranında düşerken, Haziran ayında %15,30 oranında geriledi.
Borsa endeksinin düşmesinin ekonomik etkileri de oldukça önemlidir. Borsa endeksinin düşmesi, şirket değerlerinin azalmasına yol açar. Bu durum, yatırımcıların güvenini zedeler ve ekonomik büyümeyi yavaşlatır.
Gezi Olayları'ndan sonra T.C. Merkez Bankası rezervleri düşmeye başladı. T.C. Merkez Bankası rezervleri Mayıs 2013'te %3,69 oranında azalırken, Haziran ayında %3,34 oranında geriledi.
T.C. Merkez Bankası rezervlerinin azalmasının ekonomik etkileri de oldukça önemlidir. T.C. Merkez Bankası rezervlerinin azalması, ülkenin dış borçlarını ödemesini zorlaştırır ve ülkenin ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atar.
Gezi Olayları'nın finans sektörüne etkisi oldukça önemlidir. Döviz kuru, faiz oranları, borsa endeksi ve T.C. Merkez Bankası rezervleri gibi finansal göstergelerin olumsuz yönde etkilenmesi, ülkenin ekonomik büyümesini yavaşlatmış ve vatandaşların refah seviyesini düşürmüştür.
15 Temmuz 2016'da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve Türk milletinin bekasına yönelik bir hain darbe girişimi yapılmıştır.
15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve Türk milletinin bekasına yönelik bir hain girişim olmuştur. Türk milletinin gösterdiği şanlı direniş, darbe girişimini başarısız kılmıştır. FETÖ örgütü çökertilmiş ve Türk milleti demokrasiye olan bağlılığını göstermiştir.
https://www.youtube.com/watch?v=jKiR9ePq59w https://www.turkiye.gov.tr/15-temmuz-demokrasi-ve-milli-birlik-gunu https://www.tbmm.gov.tr/siyasi_partiler/akp/haberler/15-temmuz-demokrasi-ve-milli-birlik-gunuTürkiye, son yıllarda bilim ve teknoloji alanında önemli adımlar atmıştır. Bu alanda yapılan çalışmalar, ülkenin ekonomik kalkınmasına ve refah düzeyinin yükselmesine katkıda bulunmuştur. Ayrıca, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler, Türkiye'nin uluslararası arenadaki itibarını da artırmıştır.
Türkiye, savunma sanayii alanında önemli başarılara imza atmıştır. ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, OTOKAR ve TÜBİTAK gibi kuruluşlar, birbirinden önemli projeleri hayata geçirmişlerdir.
Türkiye, sağlık alanında da önemli adımlar atmıştır. Ülkede, çok sayıda modern hastane ve sağlık merkezi bulunmaktadır. Ayrıca, Türk doktorlar ve bilim insanları, uluslararası alanda önemli başarılara imza atmışlardır.
Türkiye, bilim ve teknoloji alanında önemli adımlar atmış ve bu alanda önemli başarılara imza atmıştır. Bu çalışmalar, ülkenin ekonomik kalkınmasına, refah düzeyinin yükselmesine ve uluslararası arenadaki itibarının artmasına katkıda bulunmuştur. Türkiye, önümüzdeki yıllarda da bilim ve teknoloji alanındaki çalışmalarına devam ederek daha büyük başarılara imza atacaktır.
ALTAY, Türkiye'nin yerli ve milli olarak ürettiği bir tanktır. ASELSAN, ROKETSAN ve MKE tarafından ortaklaşa geliştirilmiştir. ALTAY, Türkiye'nin yurt dışına teknolojik bağımlılığını azaltacak olması bakımından önemli bir semboldür.
◾ ALTAY, 55 ton ağırlığında ve 6 kişilik mürettebat kapasitesine sahiptir. ◾ 120 mm'lik ana silah, 7,62 mm'lik makineli tüfek ve 12,7 mm'lik uçaksavar makineli tüfeği bulunmaktadır. ◾ ALTAY, saatte 70 kilometre hıza çıkabilir ve suda da hareket edebilmektedir. ◾ Zırhı, RPG-7 ve TOW füzelerine karşı dayanıklıdır. ◾ ALTAY, ayrıca gece görüş sistemi, termal görüntüleme sistemi ve lazer mesafe ölçer gibi birçok modern teknoloji ile donatılmıştır.
ALTAY, Türkiye'nin gururu olan bir tanktır. Yerli ve milli olarak üretilmiş olması, Türkiye'nin savunma sanayisindeki gücünün bir göstergesidir. ALTAY, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'nin dış pazarlarda da rekabetçi bir konuma gelmesini sağlayacaktır.
ALTAY Tankı ile ilgili diğer kaynaklar: ALTAY Tanıtım videosu MKE ALTAY Tankı sayfası