8.Sınıf T.C İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 1.Dönem 2.Yazılı (Test Soruları)

Verilen ifadeler, Sevr Antlaşması'nın sonuçlarındandır. Sevr Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanmış ancak Türk Kurtuluş Savaşı ile geçersiz kılınmış bir antlaşmadır. Bu antlaşmanın sonuçları arasında Türkiye'nin topraklarının paylaşılması, Sovyetler Birliği'nin Türkiye'nin bağımsızlığını tanıması ve bazı sınırların yeniden çizilmesi yer almaktadır. Sonuç olarak, verilen ifadeler Sevr Antlaşması'nın sonuçlarına işaret etmektedir.

İtilaf Devletlerinin Londra Konferansını toplamalarının amacı B) Sevr Antlaşmasında küçük değişiklikler yaparak kabul ettirmekti. İnönü Savaşı'ndan sonra İtilaf Devletleri, Türkiye üzerindeki etkilerini sürdürmek ve Sevr Antlaşması'nı kabul ettirmek için bir kez daha görüşmelere başlamışlardır. Londra Konferansı, Sevr Antlaşması'nda bazı değişiklikler yaparak Türkiye'ye daha kabul edilebilir bir antlaşma sunmayı amaçlıyordu. Ancak bu çabalar sonuçsuz kalmış ve Türk Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanmasıyla Sevr Antlaşması geçersiz hale gelmiştir.

Bu sorunun cevap anahtarı "B) Çanakkale Cephesi"dir. Çanakkale Cephesi, düzenli ordu birliklerinin mücadele etmediği ve sadece Kuvayımilliye birliklerinin mücadele ettiği bir cephe olarak bilinmektedir.

Kuvayımilliye birlikleri, işgal altındaki bölgelerde halkın girişimiyle ve yerel önderlerin öncülüğünde kurulmuş direniş örgütleridir. Bu birlikler, işgalcilere karşı savaşmış, azınlıkların zararlı faaliyetlerine karşı mücadele etmiş ve bulundukları bölgelerin işgalini engellemeye çalışmışlardır. Ancak Kuvayımilliye birlikleri, Osmanlı devleti tarafından kurulmamıştır. Tam aksine, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası halkın inisiyatifiyle oluşmuşlardır.

Sorunun cevabı D) İstiklal Mahkemelerinin kurulması olmalıdır. İstiklal Mahkemeleri, TBMM'nin ayaklanmalara karşı aldığı tedbirlerden biriydi ve isyanların bastırılmasında kullanılmıştır.

Doğru cevap C) O zamanki şartların halifeliği kaldırmaya uygun olmamasıdır. TBMM, halifeliği kaldırmamıştır çünkü o dönemde halifelik İslam dünyasında önemli bir dini liderlik rolü oynamaktaydı ve bu kararı almak hem iç hem de dış politikada sorunlara neden olabilirdi. Ayrıca, Türkiye'nin uluslararası tanınırlığı ve ilişkileri göz önüne alındığında, halifeliğin hemen kaldırılması uygun görülmemiştir. Bu nedenle TBMM, halifeliği o zamanki şartlara uygun olarak kaldırmamıştır.

Doğru cevap B) Milli iradeyi hakim kılmak esastır. Erzurum Kongresi'nin temel amacı, milli iradeye dayalı bir yönetimin kurulmasıydı. Mustafa Kemal Atatürk, bu kongrede milletin içine düştüğü tehlikeyi belirterek, hakkımıza verilen haksız hükümlerin muhakkak iflas edeceğini ve bu nedenle milli iradeyi hakim kılmanın esas olduğunu vurgulamıştır. Bu amaç, Erzurum Kongresi'nin temel kararlarından biriydi ve ulusal bağımsızlığı savunan hareketin temel prensiplerinden birini oluşturuyordu. Bu kongre, Türk Kurtuluş Savaşı'nın ilerlemesinde önemli bir dönüm noktasıydı.

Mustafa Kemal'in İzmir ve çevresinde başlayan Yunan işgallerine karşı mitingler yapılmasını istemesinin temel amacı C) Ulusal bilincin uyanmasını sağlamaktır. Mustafa Kemal, işgalcilere karşı halkın ulusal bilincini uyandırmak ve direniş ruhunu canlandırmak amacıyla bu mitingleri talep etmiştir. Bu, milli mücadelenin temel taşlarından biri olan halkın bilinçlenmesi ve işgallere karşı birlik olma isteğinin güçlendirilmesi anlamına gelir. Bu olaylar, milli mücadele sürecinin başlangıcını işaret ederken, ulusal bağımsızlık mücadelesinin ateşlenmesinde önemli bir rol oynamıştır.

unanlıların bu tutumu, I. Bölgede gerçekleştirmeyi hedefledikleri işgalleri haklı gösterme, II. Batı Anadolu'nun kendilerine bırakılmasını sağlama ve III. Batı kamuoyunun desteğini sağlama hedeflerini gerçekleştirmeye yöneliktir. Dolayısıyla doğru yanıt D) I, II ve III olacaktır. Bu, dönemin uluslararası ilişkileri ve siyasi dinamiklerini anlamak için önemlidir.

Maraş, Antep, Urfa gibi illerin kendi çabalarıyla düşman işgalinden kurtulması, halkın milli mücadeleye olan inancını ve kararlılığını göstermektedir. Aynı zamanda halkın Tekalif-i Milliye Emirlerine uyması, ulusal direnişe katkı sağlamış ve düzenli orduya katılan asker sayısının artmasına olanak tanımıştır. Bu gelişmeler, halkın kurtuluş mücadelesine ne kadar inandığını ve aktif olarak katıldığını göstermektedir.

Fransız İhtilali'nin en önemli etkilerinden biri milliyetçilik akımının yayılmasıdır. Bu akım, milletlerin kendi bağımsızlıklarını ve kimliklerini savunma isteğini güçlendirmiş ve Osmanlı Devleti gibi çok uluslu imparatorlukları etkileyerek içinde bulundukları milletlerin bağımsızlık mücadelelerine öncülük etmelerine neden olmuştur. Osmanlı Devleti'nde de farklı milletler arasındaki milliyetçilik hareketleri, devletin parçalanmasına ve milletlerin kendi bağımsız devletlerini kurma çabalarına yol açmıştır. Bu nedenle Fransız İhtilali'nin etkisiyle ortaya çıkan milliyetçilik, Osmanlı Devleti'nin parçalanmasında önemli bir rol oynamıştır.

Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7. maddesinde yer alan bu ifade, İtilaf Devletleri'nin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı elde ettikleri üstünlüğü korumak ve Osmanlı toprakları üzerinde kontrol sağlamak amacıyla konulmuştur. Bu madde, İtilaf Devletleri'nin Osmanlı topraklarına askeri müdahalede bulunma hakkını tanımaktadır. Bu amaçla, İtilaf Devletleri bölgeye askeri birlikler göndermiş ve Osmanlı İmparatorluğu'nun işgal edilmesine zemin hazırlamışlardır. Bu nedenle doğru cevap B) "İşgallere zemin hazırlamak"tır.

Doğru cevap B seçeneğidir: Askere Rüştiye Harp Okulu Askeri İdadi Şemsi Efendi Okulu Harp Akademisi

Birinci Dünya Savaşı sırasında Bulgaristan, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu'nun oluşturduğu Merkezi Güçler ittifakına katılmıştır. Ancak savaşın ilerleyen dönemlerinde, 1915 yılında Merkezi Güçlere katılmıştır. Bu nedenle Bulgaristan, ittifak devletlerine sonradan katılan bir devlettir.

Ermeni Tehciri veya Tehcir Kanunu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1915-1916 yıllarında uygulanan bir politikaydı. Bu politika kapsamında Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermeni nüfusu, çeşitli bahanelerle doğudan güneye doğru zorla göç ettirildi veya sürgün edildi. Tehcir Kanunu, Osmanlı hükümetinin, Ermeni nüfusunu iç savaş ve dış müdahalelere karşı bir güvenlik önlemi olarak gördüğü dönemde kabul edildi.

Bu sorunun cevap anahtarı C seçeneğidir. TBMM'nin yasama, yürütme ve yargı yetkilerini bünyesinde toplamasının nedeni, o dönemdeki hızlı karar alabilme ve uygulama ihtiyacıdır. Milli Mücadele sırasında ülkenin içinde bulunduğu koşullar, hızlı ve etkili karar almayı gerektiriyordu. Bu nedenle TBMM, bu yetkileri bir araya getirerek daha hızlı ve etkili bir şekilde işleyebilmeyi amaçladı.

Sivas Kongresi, milli birlik ve beraberliği sağlamak amacıyla önemli bir adım olarak kabul edilir. Bu kongrede alınan kararlar arasında farklı yerel cemiyetlerin birleştirilerek tek bir çatı altında toplanması, milli mücadele hareketinin koordinasyonunu ve birliğini güçlendirmeyi amaçlamıştır. "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti"nin kurulması, milli birlik ve beraberliğin bir kanıtı olarak kabul edilebilir. Bu cemiyet, mücadelede ortak bir çabayı temsil etti ve milli mücadele hareketinin örgütlenmesine katkı sağladı.

Bu sorunun cevap anahtarı D seçeneğidir. Kurtuluş Savaşı sırasında TBMM Hükümeti ile Ermenistan arasında Kars Antlaşması imzalanmıştır. Kars Antlaşması, 13 Ekim 1921 tarihinde imzalanmış ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırları düzenlemiştir. Bu antlaşma ile Kars, Ardahan ve Iğdır bölgeleri Türkiye'ye verilmiştir.

Bu sorunun cevap anahtarı C) İstanbul Hükümeti ile T.B.M.M. Hükümeti arasında ikilik çıkartmak olarak verilebilir. İtilaf Devletleri, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde hareket etmesini engellemek ve iç bölünmeleri teşvik etmek amacıyla İstanbul Hükümetini de Lozan'a çağırmışlardır. Böylece Türkiye'de farklı hükümetler arasında çatışmaların doğmasını ve ulusal direnişin zayıflamasını ummuşlardır. Ancak Türk milleti, bu tür taktiklere karşı birlik ve beraberlik içinde direnmiş ve Lozan Konferansı'nda bağımsızlık mücadelesini başarıyla temsil etmiştir.

Bu sorunun cevap anahtarı A) Saltanatın kaldırılmasıdır. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken millet egemenliği ilkesini benimsemiş ve bu ilkeyi uygulamıştır. Saltanatın kaldırılması, Osmanlı İmparatorluğu'nun sona ermesi ve yerine Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla gerçekleşen bir inkılaptır. Bu adım, monarşik yapının yerine cumhuriyetçi bir yönetim biçimini getirerek millet egemenliğini vurgulamıştır.

Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası başlayan işgallere karşı ilk silahlı direniş D) Hatay-Dörtyol'da başlamıştır. Bu doğru cevaptır.

Verilen cümlede "Misakımilli kararlarının alınması sonucu……… , ……… tarafından işgal edildi" ifadesi bulunmaktadır. Misak-ı Milli Kararları, I. Dünya Savaşı sonrası Türkiye'nin sınırlarını belirleyen kararlardır ve bu kararlar İstanbul'u İtilaf Devletleri tarafından işgal edildiği bağlamında kullanılmaktadır.

Verilen bilgiye göre, Sivas Kongresi'nde işgallere karşı kurulan tüm cemiyetler "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleştirilmiştir. Bu uygulama, ulusal birliği sağlamak amacı taşımaktadır. Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini koordine etmek ve ulusal birlik ruhunu güçlendirmek için çeşitli cemiyetlerin birleştirilmesi, işgalcilere karşı daha etkili bir direnişin temelini atmıştır.

Sorunun cevabı A) Kaldırılmıştır. Lozan Barış Antlaşması, Türkiye ile diğer devletler arasındaki ilişkilerde kapitülasyonların kaldırılmasını öngören bir anlaşma olarak bilinir. Kapitülasyonlar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yabancı devletlere tanınmış özel ayrıcalıklar ve ayrıcalıklı statülerdir. Bu anlaşma ile kapitülasyonlar resmi olarak sona ermiştir.

Misak-ı Milli, Türkiye'nin I. Dünya Savaşı sonrası sınırlarını belirleyen bir ulusal programdır. İlk olarak Sovyet Rusya ve ardından Fransa tarafından tanınmıştır. Sovyet Rusya, 16 Mart 1921'de Misak-ı Milli'yi tanıyan ilk büyük devlet olmuştur. Daha sonra Fransa da bu programı tanımıştır.

Mudanya Ateşkes Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye Cumhuriyeti ile Müttefik Devletler arasında imzalanan bir antlaşmadır. Bu antlaşma ile Türkiye'nin sınırları belirlenmiş ve bazı bölgeler geri alınmış veya silahlı çatışmaya girmeden Türkiye'ye bırakılmıştır. Ancak Boğazlar, Mudanya Ateşkes Antlaşması ile kurtarılan bölgeler arasında değildir çünkü Boğazlar, Lozan Antlaşması'nda ayrı bir statüde ele alınmıştır.