Tımar sisteminin bozulması, iltizam sistemi ve Avrupa'daki ekonomik gelişmeler gibi faktörlerle mücadele etti.
Osmanlı İmparatorluğu, 17. ve 18. yüzyıllarda ekonomik zorluklarla karşı karşıya kaldı. Bu zorlukların başlıca nedenleri şunlardır:
Devlet gelirlerinin çoğunu sağlayan tımar sistemi, savaşların artması ve toprakların genişlemesi sonucu bozulmuştur. Yeniçerilerin toprakları ele geçirmesi ve ailelerin toprakları miras yoluyla bölüşmesi sonucu tımar sahipleri gelirlerini kaybetmişlerdir.
Devletin vergi kaynaklarının açık artırma usulü ile belli bir süreliğine mültezim adı verilen görevlilere verilmesi anlamına gelen iltizam sistemi, hızla yayılmıştır. Ancak mültezimler daha fazla kâr sağlamak amacıyla vergi kaynaklarını talan etmeye başlayınca bu durumu engellemek amacıyla malikâne sistemine geçilmiştir. Bu sistem ayanların güçlenmesine neden olmuştur.
Osmanlı Devleti, bozulan ekonomiyi düzeltmek için yeni vergiler koymuştur. Konulan vergileri ödeyemeyen halk köylerden şehirlere göç etmiş, bunun neticesinde de köylerin nüfusu azalmış, şehirlerdeki nüfus artmıştır. Köy nüfusunun eksilmesine bağlı olarak tarım ürünleri ve köylülerden elde edilen vergiler azalmış, büyük şehirlerde gıda sıkıntısı yaşanmış ve işsizler ordusu ortaya çıkmıştır.
15. ve 18. yüzyıllar arasında Avrupa'da yeni ekonomik yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Merkantilizm denen bu iktisadî akımda, devletin büyümesinin ekonominin güçlenmesi ile birlikte olacağı savunulmuştur. Osmanlı'nın ekonomi anlayışı, Merkantilist anlayıştan farklıydı. Çünkü Osmanlı'nın ekonomi anlayışında insanların ihtiyaçlarının karşılanması esas alınıyordu. Osmanlı'daki anlayışa göre üretim yapanlar önce kendi ihtiyaçlarını karşılamalı, daha sonra toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeliydi. Osmanlı Devleti'nde piyasada bol, ucuz ve kaliteli mal bulundurulmasına dikkat ediliyor ve ticarette halkın refahı gözetiliyordu.
Osmanlı Devleti, ekonomik zorluklarla mücadele etmek için çeşitli önlemler aldı. Ancak bu önlemler yeterli olmadı ve ekonomik sorunlar giderek arttı. Bu durum, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne yol açan önemli faktörlerden biri oldu.
Kaynaklar:Osmanlı Devleti, 20. yüzyılın başlarında Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı gibi büyük buhranlardan çıktı ve ekonomisi iyice zayıfladı. Mondros Mütarekesi ile askerî ve siyasi kısıtlamaların yanı sıra ekonomik kısıtlamalar da uygulandı ve Osmanlı ekonomisi iyice zor duruma düştü. Millî Mücadele bu kötü şartlar altında başladı ve bütün olumsuzluklara rağmen başarıya ulaştı.
Atatürk, Millî Mücadele'yi bitirdikten sonra ekonomik kalkınmayı sağlayıp millî bir ekonomi modeli oluşturmak için çalışmalar başlattı. Anadolu'nun gerçek kurtuluşunun ekonomik bağımsızlık ile olacağını düşünen Atatürk, henüz Cumhuriyet ilan edilmeden önce 17 Şubat 1923 tarihinde Türkiye İktisat Kongresi'ni İzmir'de toplayarak ekonomik kalkınmanın politikalarını belirledi. Bu kongrede yerli üretimin teşvik edilmesi, girişimciliğin desteklenmesi ve çalışma özgürlüğü sağlanması kararları alındı, yasalara uymak kaydı ile yabancı sermayeye de izin verilmesi kararlaştırıldı.
"Tam bağımsızlık ekonomik olarak da egemen olmayı gerektirir." düşüncesine sahip olan Atatürk, bu amaçla yabancıların elindeki işletmeleri millîleştirmek ve bunların sermayelerini millî unsurlara aktararak özel girişimciliği desteklemek istedi. Özel girişimciliği desteklemek ve zengin bir Türkiye oluşturmak amacıyla çeşitli inkılaplar yapan Atatürk, hiçbir siyasi ve ekonomik kısıtlamayı kabul etmedi, Millî Ekonomik Kurtuluş Savaşı başlattı.
Atatürk'ün ekonomik politikaları, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığını sağlamak ve ülkeyi kalkındırmak amacıyla uygulandı. Bu politikalar, özel girişimciliğin desteklenmesi, yabancı sermayenin kontrol altına alınması, üretim sektörlerinin desteklenmesi ve eğitim sisteminin iyileştirilmesi gibi alanları kapsıyordu. Atatürk'ün ekonomik politikaları, Türkiye'nin ekonomik kalkınmasında önemli bir rol oynadı ve ülkeyi zenginleştirdi.
Giriş: Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu anlaşmayla birlikte Türkiye, kapitülasyonlardan kurtulmuş ve ekonomik bağımsızlığını kazanmıştır. Lozan Antlaşması'nın ekonomik boyutları arasında kapitülasyonların kaldırılması, dış borçlar konusunun karara bağlanması, nüfus mübadelesi ve gümrük düzenlemeleri yer alır.
İçerik Metni: Kapitülasyonlar, yabancı devletlere tanınan hukuki ve mali ayrıcalıklardır. Lozan Antlaşması'nın 28. Maddesi'yle kapitülasyonlar tümüyle kaldırılmıştır. Kapitülasyonların kaldırılması, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığının sağlanması açısından önemli bir adımdır.
İçerik Metni: Lozan Antlaşması'yla birlikte, Osmanlı Devleti'nin dış borçları da belirli bir oranda azaltılmış ve bu borçların diğer ülkelere paylaştırılması kararlaştırılmıştır. Dış borçların azaltılması, Türkiye ekonomisinin üzerindeki yükün hafifletilmesine yardımcı olmuştur.
Sonuç Metni: Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında iki ayrı evreye sahip bir ekonomi politikası izlenmiştir. Birinci evrede, serbest piyasa şartları uyarınca özel girişimciler teşvik edilmiş ve sanayileşme politikaları uygulanmıştır. Bu dönemde, sanayi üretimi, tarım üretimi ve milli gelirde artış yaşanmıştır. Birinci evrede uygulanan politikaların yeteri kadar etkili olmaması üzerine, ikinci evrede devletçilik ilkesi benimsenmiştir. Devlet, ekonomide daha etkin bir rol oynamış ve korumacı ve devletçi ekonomik politikalar uygulanmıştır.
Liberalizm, yakın çağda ortaya çıkmış bir fikir akımıdır. Liberalizme göre devlet ekonomik ve sosyal konularda müdahaleci olmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, ekonomik kalkınmayı hızlandırmak için bir takım politikalar uygulanmıştır. Bu politikalardan bazıları şunlardır:
Uygulanan ekonomik kalkınma politikaları, olumlu sonuçlar doğurmuştur. Bu sonuçlardan bazıları şunlardır:
Yıl | Tarım (%) | Sanayi (%) |
---|---|---|
1923 | - | - |
1924 | 27,2 | -7,1 |
1925 | 5,6 | 17,9 |
1926 | 31,8 | 14,8 |
1927 | -30,9 | 19,4 |
1928 | 19,2 | -0,6 |
1929 | 42,6 | 3,8 |
Ortalama | 15,92 | 8,03 |
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında uygulanan ekonomik kalkınma politikaları, olumlu sonuçlar doğurmuş ve ülkenin ekonomik kalkınmasını hızlandırmıştır. Bu politikalar, ülkenin ekonomik bağımsızlığını güçlendirmiş ve halkın refah seviyesini yükseltmiştir.