Hidayet, doğru yolu bulma ve Allah'ın rehberliği anlamına gelirken, İhsan ise güzellik ve iyilik yapma kavramlarını ifade eder.
Hidayet, İslam dininin en temel kavramlarından biridir ve doğru yolu bulma, doğru yolda kalma ve doğru yolda ilerleme anlamına gelir. Hidayet kavramı, Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde çeşitli şekillerde kullanılmıştır.
Giriş:
İhsan, Kur'an-ı Kerim'de kullanılan temel kavramlardan biridir. Kelime olarak "güzel olmak" manasına gelen ihsan, "başkasına iyilik etmek" ve "yaptığı işi güzel yapmak" olarak iki anlamda kullanılır.
İhsan kavramı, Kur'an ve hadislerde hem Allah'a (c.c.) hem de insana nispet edilerek pek çok ayette kullanılır.
Allah'a (c.c.) Nispet Edilen İhsan:
İnsana Nispet Edilen İhsan:
Muhsin:
Her güzel erdemi kendinde toplamak için çaba sarf eden, yaptığı işi de en güzel şekilde yerine getirmek için gayret gösteren kişidir.
İhsan kavramı, İslam'da önemli bir yeri olan ve her Müslümanın hayatında uyması gereken bir ilkedir. İhsan sahibi olmak, Allah'a (c.c.) ve insanlara karşı iyi davranmak, her işi güzel ve hakkıyla yapmak anlamına gelir.
Ek Kaynaklar:
İhsan, "en güzel şekilde yapmak, iyilik etmek, iyilik ve güzellikte zirveye çıkmak" anlamlarına gelen Arapça bir kelimedir. Kur'an-ı Kerim'de ve Hz. Peygamber'in hadislerinde sıkça geçmektedir.
İhsan, yalnızca Allah'a (c.c.) karşı değil, aynı zamanda insanlara ve canlı cansız bütün varlıklara karşı da geçerli olan bir erdemdir.
İhsan, üç şekilde gerçekleşir:
İhsan, her türlü ibadet ve davranışta Allah'ın (c.c.) rızasını gözetmek, O'nun emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmaktır.
İhsan, insanlara karşı daima iyilik yapmak, onlara saygı ve sevgi göstermek, hak ve hukuklarını gözetmektir.
İhsan, kendine karşı da ihsan etmek, beden ve ruh sağlığına dikkat etmek, iyi beslenmek, düzenli uyumak, spor yapmak, zararlı alışkanlıklardan uzak durmaktır.
İhsan, İslam'ın temel kavramlarından biridir. İhsan sahibi olan kişi, Allah'a (c.c.) karşı da, insanlara karşı da, kendine karşı da ihsan eder.
Allah İçin Samimiyet: İhlasİhlas, İslam dininin temel kavramlarından biridir. Samimiyet, içtenlik, bağlılık ve itaat anlamına gelir.
İhlas, imanın ve ibadetin temel şartıdır. Allah'a (c.c.) ihlasla ibadet edenler, yaptıkları amellerin karşılığını eksiksiz olarak alırlar.
İhlâsın karşıtı riyadır. Riya, gösteriş için yapılan ibadettir. Riya ile yapılan ibadetler Allah (c.c.) tarafından kabul edilmez.
İhlas, Allah'a (c.c.) olan sevgi ve korku ile kazanılır. Allah'ı (c.c.) seven ve korkan kişi, ibadetlerini sadece O'nun rızasını kazanmak için yapar.
İhlas, İslam dininin temel kavramlarından biridir. İhlaslı bir şekilde ibadet edenler, yaptıkları amellerin karşılığını eksiksiz olarak alırlar.
İhlas kavramı ile ilgili kaynaklar: İhlas Kavramı İhlas Nedir? İhlas Nedir? Nasıl Kazanılır?Takva, Allah'ın (c.c.) emir ve yasaklarına uyup tüm tutum ve davranışlarında Allah'a (c.c.) kulluk bilinciyle hareket ederek onun koruması altına girmesi” demektir. Takvanın özü, öncelikle Allah’a (c.c.), onun koyduğu kurallara saygı ve bunları ihlal etmekten sakınmaktır.
Takva, İslam dininin temel kavramlarından biridir ve Allah (c.c.) katında değerlidir. Takva sahipleri, Allah’ın (c.c.) dostudur, onlarla beraberdir, onları sever ve cennet ve nimetlerinin de onlar için hazırlandığı haber verilir. Takvaya ulaşmak için kötülükten ve günahtan vazgeçmek, iyiliğe ve güzelliğe yönelmek, Allah’a (c.c.) saygı ve itaat etmek ve her şart ve durumda takvadan ayrılmamak gerekir.
YouTube Video Takva Kavramı - Diyanet İşleri BaşkanlığıSırat-ı müstakim, Kur'an-ı Kerim'de kullanılan temel kavramlardan biridir. Bu kavram, "apaçık, dosdoğru ve hak yol" demektir. Terim olarak ise sırat-ı müstakim "Kur'an-ı Kerim'in emirlerinin ve koymuş olduğu ahlaki ilkelerin Allah'ın (c.c.) razı olduğu biçimde aşırılıklardan uzak, dengeli ve sadece iyi ve güzel olanın yaşandığı dosdoğru yol" demektir.
Sırat-ı müstakim, inananlar için kurtuluşa ulaştırıp cennete götüren yoldur. Sırat-ı müstakime ulaşanlar, Allah'ın (c.c.) rızasına nail olurlar ve ebedi saadete kavuşurlar.
Sırat-ı Müstakim Nedir? (Kısaca)Cihat kavramı, İslam'da çok önemli bir yer tutmaktadır. Kelime olarak "güç ve gayret harcamak, çalışmak, yorulmak, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak" gibi anlamlara gelen cihat, "iyiliğin yerleşmesi ve kötülüğün ortadan kalkması için maddi ve manevi tüm imkânları kullanarak gayret sarfetmek" demektir. Cihat, yalnızca savaş anlamına gelmez, aynı zamanda kişinin kendi nefsiyle mücadelesi, İslam'ın söz ve fikir ile anlatılması, savunulması gibi anlamları da içerir.
Cihadın ilk boyutu, kişinin kendi nefsiyle mücadelesidir. Nefsin arzuları ile baş etmek zordur. Dünyanın insanı aldatan her türlü meşgalesini bir kenara bırakıp Allah'ın (c.c.) rızasına uygun bir hayat yaşayabilmek gerçekten de kolay bir iş değildir. Kişinin, öncelikle kendi nefsi ile olan cihadında başarılı olabilmesi gerekir. Bunun için Mekke Dönemi'nde vahyedilen ayetlerin temel konularını; insanın doğru bir tevhit anlayışına sahip olması, daha önce sahip olduğu olumsuz duygu ve düşüncelerden kurtulması, kendini her türlü kötülükten arındırması vb. oluşturur. Dolayısıyla Mekki ayetlerde cihat kavramına yüklenen anlam, kişinin her türlü kötülüğe, şirke, içindeki çirkin tutkuları yenmeye yönelik gösterdiği çabadır.
Cihadın ikinci boyutunu İslam'ın söz ve fikir ile anlatılması, savunulması oluşturur. Bu cihat şekli, İslam'ın getirdiği bütün ilke ve esasların, kabul etmeyenlere en güzel üslup, yöntem ve ikna edici delillerle anlatılmasını ifade eder. Kur'an'da Allah (c.c.), "(Resulüm!) Sen, Rabb'inin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!.."(104) ve "(Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik.) O hâlde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!"(105) gibi ayetlerde Hz. Peygamber'e (s.a.v.) İslam'ı en güzel şekilde ve Kur'an'la anlatmasını bildirir ve bunun "büyük cihat" olduğunu buyurur.
Cihat, İslam'da çok önemli bir kavramdır ve geniş bir anlam çerçevesine sahiptir. Cihad, yalnızca savaş anlamına gelmez, aynı zamanda kişinin kendi nefsiyle mücadelesi, İslam'ın söz ve fikir ile anlatılması, savunulması gibi anlamları da içerir. Cihad, Müslümanların hayatının her alanında bulunması gereken bir kavramdır ve Müslümanlar, her alanda cihat ederek iyiliğin yerleşmesi ve kötülüğün ortadan kalkması için çalışmalıdırlar.
Giriş: Salih amel, Kur'an-ı Kerim'de geçen temel kavramlardan biridir ve iyi, güzel, doğru, yararlı iş ve davranış anlamına gelir. Dinî bir terim olarak ise, dayanaklarını Kur'an-ı Kerim ve sünnetten alan, insanın imanını güçlendirmek için niyetli olarak yapılan tüm güzel davranışlar, inançlar, ibadetler ve insanlığın faydasına yapılan işlere salih amel denir.
Salih amel kavramı, İslam'da geniş bir kapsama sahiptir. Allah'ın (c.c.) yapılmasını emir ve tavsiye ettiği güzel, faydalı her türlü söz, iş, eylem bilinçli olarak ve Allah rızasını kazanmak niyetiyle yapıldığı sürece salih amel kapsamındadır.
Salih ameller, inancın somut bir göstergesidir ve insanın imanını güçlendirir. Salih amel işleyenler, Kur'an'da "salihler" olarak adlandırılır ve ahirette mükafatlandırılırlar.
Kehf suresi, tevhit inancı, inananların yapması gereken davranışlar ve Hz. Peygamber (s.a.v.) ile ilgili konularda mesajların verildiği surelerden biridir. Bu bağlamda surenin 107-110. ayetlerinde de önemli mesajlar verilmektedir.
Kehf suresinin 107 ve 108. ayetlerinde Allah'a (c.c.) iman edip salih amel işleyenlere verilecek mükâfat bildirilir. Çünkü salihler Allah'a (c.c.) inanıp onun hoşnutluğunu kazanmak için çaba göstermişlerdir. Allah'ın (c.c.) emirlerine uyup yasaklarından kaçınmışlardır. İnsanlara faydalı olmak için iyi, güzel ve doğru iş ve eylemlerde bulunmuşlardır. Bu nedenle Allah (c.c.) onları Firdevs cennetleriyle mükafatlandıracaktır.
Kehf suresinin 107-110. ayetlerinde Allah (c.c.) inananlardan iman ve salih amel sahibi olmalarını istemektedir. Çünkü iman ve salih amel, insanı kurtuluşa erdirecek iki önemli unsurdur. İnananlar, Allah'ın (c.c.) emirlerine uyup yasaklarından kaçınmalı ve salih ameller işlemelidirler.
Kehf Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 18. suresidir ve 110 ayetten oluşmaktadır. Sure, adını Ashab-ı Kehf kıssasından almıştır. Ashab-ı Kehf, zalim bir hükümdardan kaçarak bir mağaraya sığınan ve burada 309 yıl boyunca uyuyan bir grup gençtir. Sure içerisinde Ashab-ı Kehf, Zülkarneyn, Musa ve Hızır, Yecüc-Mecüc gibi çeşitli kıssalar yer almaktadır.
Kehf Suresi'nde geçen bazı kavramlar şunlardır:
Kehf Suresi, Kur'an-ı Kerim'in en önemli surelerinden biridir. Surede yer alan kıssalar, müminlere çeşitli dersler vermektedir. Kehf Suresi'nde geçen kavramlar, İslam dininin temel inançlarını ve prensiplerini anlamak açısından önemlidir.
İlave Kaynaklar: