z. Mevlânâ'nın öğretileri, toplumda birlik ve beraberliğin önemini vurgular.Birlik ve dayanışma içinde olan toplumlar,zorlukların üstesinden daha kolay gelirler
Bu özet, İslam'da tanımlanmış temel hak ve özgürlükleri ele almaktadır. Özet, yaşama ve sağlık hakkı, eğitim hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, ibadet özgürlüğü ve özel yaşamın gizliliği hakkı gibi konuları kapsamaktadır.
İslam'da yaşama hakkı, Allah tarafından verilen ve dokunulmaz kabul edilen bir haktır. Bu hak, Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın" ayetiyle açıklanmıştır. Yaşama hakkının yanında, sağlık hakkı da en önemli haklardan biridir. İslam, insanlardan ruh ve beden sağlığını muhafaza etmelerini, hastalandıklarında tedavi olmalarını istemiştir.
Eğitim, insanın olgun bir seviyeye gelebilmesi için kendini ve çevresini tanıma hakkı olarak tanımlanabilir. İslam dininde eğitim, hem bir hak hem de yükümlülüktür.
Düşünmek ve düşündüklerini ifade etmek, insana mahsus en temel niteliklerden biridir. Bu özelliğin baskı altına alınması ve engellenmesi insan haklarına aykırıdır. İslam dininde, inanç özgürlüğü yanında ibadetleri yerine getirebilme özgürlüğü de tanınmış, bu ikisi birbirini tamamlayan unsurlar olarak görülmüştür.
İbadet hakkı, inanç özgürlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır. Allah'a (c.c.) inanmanın doğal sonucu olan ibadet etmek, Kur'an'da insanın bakış açısıyla şöyle ifade edilmiştir: "Bana ne olmuş ki, beni yaratanıma ibadet etmeyecekmişim!".
Özel yaşamın gizliliği hakkı, kişilerin özel hayatlarını meraklı gözlerden ve izinsiz müdahalelerden korumaları hakkıdır. İslam dini, özel yaşamın gizliliğine büyük önem vermekte ve bunu bir hak olarak tanımlamaktadır.
İslam dini, temel hak ve özgürlüklere büyük önem vermekte ve bunların korunmasını emretmektedir. Bu haklar, insanların onurlu ve saygın bir şekilde yaşamalarını sağlamak için vazgeçilmezdir.
İslam'da Temel Hak ve Özgürlüklerİnsanlar, toplum halinde yaşayan varlıklardır. Bir arada yaşamanın kuralları ve beraberliği sağlayan unsurlar vardır. Bu unsurlardan biri de yardımlaşma ve dayanışmadır. Birlikten ve yardımlaşmadan güç doğar. Dağınıklıktan ise zaaf oluşur. Hz. Mevlânâ, toplumdaki birlik ve beraberliğin devamı için gerekli olan hususun, toplum fertlerinin yardımlaşma ve dayanışma içinde olması gerektiğini söyler. Çünkü birlikten ve yardımlaşmadan güç doğar. Dağınıklıktan ise zaaf oluşur.
Hz. Mevlânâ, bu konuyu Mesnevi'nin 6. cildinde kedi ve fareler örneğiyle şöyle anlatır.
"Binlerce fare ortada dolaşıp başkaldırsa kedi bu hâlden ne korkar ne de bir tehlike sezer. Onları teker teker yakalar yer, çünkü farelerde birlik ve dayanışma yoktur. Nasıl olur da fareler toplanıp hep birden kedinin karşısına çıkarlar? Onlarda öyle yürek (öyle bir topluluk ruhu) yoktur ki! Farenin gönlünde bir topluluk duygusu olsaydı, gayrete gelirdi de birkaç fare bir araya toplanırdı! Fareler bir araya toplanırlardı da birer fedai gibi göz açtırmadan kedinin üstüne atılırlardı. Birisi, kedinin gözüne pençe atar, onu körleştirirdi; öbürü, dişi ile kulağını ısırırdı! Bir başkası, keskin dişleri ile onun böğrünü delerdi!"
Hz. Mevlânâ'nın bu örneği, toplumdaki birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Birlik ve beraberlik içinde olan toplumlar, zorlukların üstesinden daha kolay gelirler. Ayrıca, yardımlaşma ve dayanışma, toplumda huzur ve güven ortamı yaratır.
Hz. Mevlânâ, asırlar önce toplumsal birlik ve beraberlik konusunda verdiği misaller, anlattığı hikâyeler ve nasihatler günümüz insanı için her zamankinden daha önemli hayat düsturlarıdır.
Toplumun sayıca çok olmasından ziyade, ülke meselelerinde birbirleriyle birlik ve dayanışma içinde olmaları önemlidir. Toplumun birlik, beraberlik ve huzur içinde yaşayabilmesi için gerekli olan diğer husus ise fertlerin birbirlerini anlamaya çalışmasıdır. Bazen toplumun birçok ferdi aslında aynı düşünce ve hedefte olmasına rağmen karşı tarafı iyi dinlemediği ya da ön yargılardan kurtulamadığı için diğer insanları anlayamaz ya da yanlış anlar.
Bu problemin giderilmesi için insanların ön yargısız ve iyi niyetle birbirini dinlemesi gerekir. Nitekim Hz. Mevlânâ, Mesnevi’ye “Dinle!” sözüyle başlamıştır.
Hz. Mevlânâ'nın Mesnevi'sinde geçen bu hikaye, toplumdaki birlik ve beraberliğin önemini vurgulamaktadır. Hikayede, dört kişi bir miktar para ile üzüm almak isterler. Ancak, farklı diller konuştukları için birbirlerini anlamazlar ve kavga etmeye başlarlar. Eğer bu dört kişi birbirlerini dinleseler ve anlayışlı olsalardı, kavga etmeden üzüm alabilirlerdi.
Hz. Mevlânâ'nın bu hikayesi, toplumdaki birlik ve beraberliğin önemini vurgulamaktadır. Farklı diller konuşsak bile, birbirimizi dinlersek ve anlayışlı olursak, birlikte yaşayabilir ve sorunlarımızı çözebiliriz.