Mescid-i Nebi'nin inşası, Ashâb-ı Suffe'nin eğitimi, Muhacir-Ensar kardeşliği ve Medine Sözleşmesi gibi önemli adımlar atıldı.
Hicret, Müslümanlar için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Allah Resulü (s.a.v.), vakit kaybetmeden İslam Devleti'nin temellerini atmak için bazı faaliyetlerde bulundu.
- Hz. Peygamber, Mescid-i Nebi'nin inşasına başladı. - Mescid, yaklaşık yedi ayda tamamlandı. - Mescid, ibadet mekânı olmasının yanı sıra din ve devlet işlerinin yürütüldüğü bir merkez hâline geldi.
- Mescid-i Nebi'nin arka tarafına eklenip yoksul sahabilerin barınması için yapı- lan ve suffe adı verilen mekân bir gölgelikten ibaretti. - Suffe'de kalanlar; yoksul, kimsesiz ve bekâr sahabi- lerdi. - Hz. Peygamber'i can kulağı ile dinleyen suffe ashâbı gece gündüz ilimle meşgul olmuş, öğren- diklerini Müslümanlarla paylaşıp eğitim alanında önemli roller üstlenmişlerdir.
- Hz. Peygamber muâhât adı verilen bir uygulamayla ensar ve muhaciri kardeş ilan etmiştir. - Bu, özellikle muhacirler için hayatı kolay- laştıran bir uygulama olmuştur. - Ensar bu paylaşıma içtenlikle rıza gösterip muhacirleri asla incitmemiş, muhacirler de bu durumu kötüye kullanmayıp çalışarak kısa sürede kendi düzenlerini kurmuştur.
- Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) hicretten kısa bir süre sonra şehrin sakinleri olan Yahudiler, müşrik Araplarla bir sözleşme imzalamıştır. - Medine Sözleşmesi diye adlandırılan bu metin birlikte yaşamanın kurallarını ortaya koyan bir vatandaşlık anlaşması hükmün- dedir. - Bu sözleşme ile din hürriyeti güvence altına alınmış, tarafların hak ve yükümlülükleri açıkça be- lirtilmiştir. - Bunun yanında askerî alandaki prensip- ler belirlenmiş, şehrin beraber savunulacağı özel- likle vurgulanmıştır. - Medine Sözleşmesi ile şehir devletinin vatandaşları hâline gelen çeşitli kabile ve inanca sa- hip bireyler; hukuka dayalı olarak sosyal, iktisadi, dinî hak ve sorumlulukları bulunan fertler hâlini almıştır.
- Müslümanlar hicretten sonra vakit namazlarını duyurmak için bir yönteme ihtiyaç duymaya başladı. - Peygamberimizin(s.a.v.) emriyle ezanın sözleri gür ve güzel sesli Bilâl-i Habeşî’ye öğretildi. - O da İslam’ın ilk müezzini olarak yüksek bir yerden ilk ezanı okudu.
Medine'de hicret ile birlikte yeni bir dönem yaşanmaya başlandı. Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından atılan adımlarla İslam Devleti'nin temelleri oluşturuldu.
Hz. Muhammed (s.a.v.), hicretten sonra Medine'de İslam Devleti'ni kurdu ve birçok alanda düzenleme yaptı. Medine pazarının kurulması, Medine’de İslam ekonomisinin büyümesini sağlamış ve Yahudilerin ekonomik üstünlüklerine ortak olmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.v.), hicretten sonra on yedi ay boyunca namazlarını Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'ya yönelerek kıldı. Ancak daha sonra Allah (c.c.) tarafından kıblenin Kâbe'ye çevrilmesi emredildi. Bu olayın yaşandığı mescide Mescid-i Kıbleteyn adı verildi.
Hz. Peygamber (s.a.v.), Medine'de İslam Devleti'ni kurduktan sonra müşriklerin baskı ve zulümlerine karşı seriyye ve gazveler düzenledi. Bu seferlerin amacı Kureyş'in ticaret kervanlarını engellemek ve Medine'ye bir baskın yapılmasını önlemekti.
Hicretin ardından müşrikler, Müslümanların geride bıraktıkları mallarını yağmaladılar ve tehditlerini artırdılar. Bunun üzerine Allah (c.c.) Müslümanlara savaş izni verdi.
Diğer Kaynaklar:Uhud Savaşı, hicri 3. yılda (625) Medine yakınlarında bulunan Uhud Dağı'nda Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında gerçekleşen bir savaştır.
Hudeybiye Antlaşması, hicretin 6 yılında imzalanan ve Müslümanlarla Mekkeliler arasındaki savaşı sona erdiren bir antlaşmadır. Antlaşmanın imzalanmasıyla birlikte Müslümanlar 10 yıl boyunca Mekke'ye serbestçe girip çıkabilecekleri gibi, Mekkeliler de Medine'ye serbestçe gidip gelebileceklerdi.
Mekke'nin Fethi ve Huneyn Gazvesi, Hz. Peygamber'in hayatının önemli olaylarından ikisidir. Bu olaylar, İslam'ın yayılması ve Hz. Peygamber'in siyasi gücünün artması açısından büyük önem taşımaktadır.
Hz. Peygamber, 630 yılında Mekke'yi fethetmiştir. Bu fetih, Hz. Peygamber'in ve Müslümanların uzun süredir hayalini kurduğu bir hedefti. Mekke'nin fethiyle birlikte, İslam dini Arap Yarımadası'nda egemen din haline geldi.
Huneyn Gazvesi, Mekke'nin fethinden kısa bir süre sonra gerçekleşti. Hevazin kabilesi, Müslümanların kendilerine saldırmasına fırsat vermeden onları bertaraf etmek istiyordu. Bu amaçla, Huneyn'de karargâh kurarak askerlerinin savaştan kaçmasını engellemek için eşlerini ve çocuklarını da orduya dâhil ettiler.
İslam ordusu ise Mekke'nin fethinden sonra yeni Müslüman olan iki bin kişinin katılımı ile birlikte on iki bin kişiye ulaşmıştı. Müslümanlar Huneyn'e ulaştıklarında pusu kurmuş olan düşmanın saldırısıyla büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Ordu neredeyse dağılacakken Hz. Abbas'ın nidası herkesi kendine getirdi. Müslümanlar Hz. Peygamber'in etrafında toplanarak bütün gayretleriyle saldırıya geçtiler ve neticede düşmanı püskürttüler. Bu savaşta Müslümanlar birçok esir ve ganimet elde etmişlerdir.
Medine'de İslam toplumu, Müslümanlar ve Medine halkından Yahudi ve Hristiyanlar olmak üzere iki ana gruptan oluşuyordu. Yahudi ve Hristiyanlar, Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul etmediler ve İslam'a karşı düşmanca bir tutum sergilediler.
Medine'de Müslümanların toplumsal hayatta karşı karşıya kaldığı sorunların başında nifak hareketleri gelir. Nifak, dine bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkmak anlamına gelir. Bu sebeple inanmadığı hâlde Müslümanlarla dış görünüşte birlikte hareket eden ancak İslam’a düşmanlığını gizleyenlere münafık denilmiştir.
Münafıkların varlığı, İslam toplumunun birliğini ve beraberliğini tehdit ediyordu. Onlar, müminlerin arasına nifak sokmaya, İslam'a karşı komplolar düzenlemeye ve Müslümanları zayıflatmaya çalışıyorlardı. Münafıklar, Hz. Peygamber'e ve İslam'a karşı her türlü düşmanlığı yapıyorlardı. Onlar, Hz. Peygamber'in hayatına kasıt ediyorlar, İslam'a karşı propaganda yapıyorlar ve Müslümanları İslam'dan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.
Hz. Peygamber, münafıkların varlığından haberdardı ve onların faaliyetlerini yakından takip ediyordu. Ancak, o, münafıkları açıktan teşhir etmek yerine, onları ıslah etmeye çalışıyordu. Hz. Peygamber, münafıkların yaptıkları yanlışları yüzlerine vurmak yerine, onları uyarmaya ve doğru yola getirmeye çalışıyordu.
Hz. Peygamber'in bu tutumu sayesinde, birçok münafık İslam'a girdi ve Müslümanların saflarında yer aldı. Ancak, bazı münafıklar inadından vazgeçmediler ve İslam'a karşı düşmanlıklarını sürdürdüler. Bu münafıklar, daha sonra Hz. Peygamber'e ve Müslümanlara karşı savaştılar ve İslam'ın yayılmasını engellemeye çalıştılar.
Hz. Muhammed, Medine'ye hicret ettikten sonra Yahudi ve Hıristiyanlarla da karşılaşmıştır. Bu dini gruplarla ilişkileri, bazen uyumlu bir şekilde sürerken, bazen de çatışma ve sürtüşmelere yol açmıştır.
Medine, Hz. Muhammed'in hicretinden önce Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı bir şehirdi. Üç büyük Yahudi kabilesi olan Kaynuka, Kurayza ve Nadiroğulları, şehrin ekonomik ve siyasi hayatında önemli bir rol oynuyordu.
Hz. Muhammed, Medine'ye hicret ettikten sonra Yahudilerle bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre, Yahudiler kendi dinlerini özgürce yaşama hakkına sahip olacaklardı ve karşılığında Medine'yi savunacaklardı.
Ancak Yahudiler, zamanla bu anlaşmayı bozdular ve Hz. Muhammed'e karşı düşmanca davranmaya başladılar. Bu durum, Hz. Muhammed'in onları Medine'den sürmesine yol açtı.
Hz. Muhammed, Medine'ye hicret ettikten sonra Hıristiyanlarla da karşılaştı. Hıristiyanlar, genellikle Yahudilerden daha uzlaşmacı bir tavır sergilediler ve Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul etmeseler de onunla iyi geçinmeye çalıştılar.
Hz. Muhammed, Hıristiyanlara karşı Yahudilere gösterdiği kadar sert bir tavır takınmadı. Aksine, onlara dinlerini özgürce yaşama hakkı tanıdı ve hatta bazı Hıristiyanları devlet görevlisi olarak atadı.
Hz. Muhammed'in Yahudi ve Hıristiyanlarla ilişkileri, onun barışçıl bir lider olduğunu ve farklı dinlere saygı duyduğunu göstermektedir. Bu ilişkiler, İslam'ın yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.
Hz. Muhammed'in Yahudi ve Hıristiyanlarla ilişkileri hakkında daha detaylı bilgi için aşağıdaki kaynakları inceleyebilirsiniz:
Hz. Muhammed (s.a.v.), hicretin yedinci yılından vefatına kadar geçen sürede komşu ülke hükümdarıyla Arap Yarımadasının çeşitli bölgelerindeki kabile reislerine davet mektuplarıyla birlikte elçiler gönderdi.
Gönderilen bu mektuplarda muhataplar öncelikle İslam'a davet ediliyor, onlara dini emir ve yasaklar haber veriliyordu. Bunun yanı sıra Medine ile siyasi ilişkiler, savaş ve barış hâli de mektuplarda yer alan konular arasındaydı. Cizye ayetinin nazil olmasından sonra yazılan mektuplarda ise İslam hâkimiyetini tanımakla birlikte Müslüman olmayı kabul etmeyenlerden cizye adı verilen verginin alınacağı hususu yer almaya başladı.
Hz. Peygamber, davet mektuplarını götürecek olan elçileri hitabet ve temsil yeteneği bulunan kişiler arasından seçti. Onların gideceği bölgeyi iyi tanımaları hususuna da önem verdi. Göndereceği mektupları, üzerinde "Muhammed Resulullah" yazılı olan yüzüğü ile mühürledi.
Hz. Peygamber, Muharrem ayında, altı adet davet mektubunu elçileri aracılığıyla dönemin ileri gelen devlet başkanlarına yolladı. Bunlar:
Hz. Peygamber'in davet mektupları farklı sonuçlar doğurdu. Bazı hükümdarlar ve kabile reisleri Müslüman oldu. Bazıları ise İslam'ı kabul etmedi ancak cizye vermeyi kabul etti. Bazıları ise Hz. Peygamber'in davetini tamamen reddetti.
Hz. Muhammed'in (s.a.v.) İslam davet mektupları, İslam'ın yayılmasında önemli bir rol oynadı. Mektuplar sayesinde birçok insan İslam'ı öğrendi ve Müslüman oldu.
Hz. Muhammed (sav), 571 yılında Mekke'de doğdu. Babası Abdullah, annesi Amine'dir. Hz. Muhammed (sav), çocukluğunda çobanlık yaptı ve ticaretle uğraştı. 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi. 610 yılında Hira Mağarası'nda Cebrail (as) tarafından peygamber olarak seçildi.
Hz. Muhammed (sav), peygamberliğini ilk olarak yakın çevresine duyurdu. Ancak Mekkeli müşrikler Hz. Muhammed'i (sav) ve Müslümanları zulüm ve işkenceye maruz bıraktılar. Hz. Muhammed (sav) ve Müslümanlar, 622 yılında Medine'ye hicret ettiler.
Hz. Muhammed (sav) ve Müslümanlar, Medine'de İslam devletini kurdular. Hz. Muhammed (sav), Medine'de birçok savaş yaptı ve İslam'ı Arap Yarımadası'na yaydı. 632 yılında Veda Haccı'nı yaptı ve aynı yıl içinde vefat etti.
Hz. Muhammed (sav), 621 yılında Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya, oradan da semaya yükseldi. Bu yolculuk sırasında Hz. Muhammed (sav), peygamberler, melekler ve Allah (cc) ile görüştü. Miraç, Hz. Muhammed'in (sav) peygamberliğinin en önemli olaylarından biridir.
Hz. Muhammed (sav), 632 yılında Veda Haccı'nı yaptı. Bu yolculuk sırasında Hz. Muhammed (sav), Müslümanlara birçok önemli nasihatte bulundu. Veda Haccı, Hz. Muhammed'in (sav) peygamberliğinin son önemli olaylarından biridir.
Hz. Muhammed (sav), 632 yılında Medine'de vefat etti. Hz. Muhammed'in (sav) vefatı, Müslümanlar için büyük bir üzüntü kaynağı oldu. Ancak Hz. Muhammed'in (sav) mirası, İslam dini, günümüzde de yaşamaya devam etmektedir.
Hz. Muhammed (sav), Müslümanlar için bir örnektir. Hz. Muhammed'in (sav) hayatı, Müslümanların nasıl yaşamaları gerektiğine dair bir rehberdir. Hz. Muhammed'in (sav) mirası, İslam dini, günümüzde de yaşamaya devam etmektedir.
Peygamber sevgisi, Müslümanların Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e duyduğu derin sevgi ve saygıdır. Bu sevgi, onun örnek hayatından, güzel ahlakından ve Allah'a olan teslimiyetinden kaynaklanır. Peygamber Efendimiz, Müslümanlar için bir rehber ve örnektir. O, hayatının her anında Müslümanlara nasıl yaşamaları gerektiğini göstermiştir. Onun güzel ahlakı ve Allah'a olan teslimiyeti, Müslümanların ona olan sevgisini ve saygısını daha da artırmıştır.
Peygamber sevgisi, Müslümanların hayatlarında büyük bir öneme sahiptir. Bu sevgi, Müslümanları birleştirir ve onları iyiliğe yönlendirir. Peygamber sevgisi, Müslümanların Allah'a olan sevgisini de artırır. Peygamber Efendimiz'i seven bir Müslüman, onun örnek hayatını yaşamaya çalışır ve onun güzel ahlakını benimser. Bu da, Müslümanların daha iyi insanlar olmalarını sağlar.
Peygamber sevgisi, çeşitli şekillerde gösterilebilir. Bunlardan en önemlisi, onun örnek hayatını yaşamaya çalışmaktır. Ayrıca, Peygamber Efendimiz'in sünnetlerini yerine getirmek, onun adını güzel anmak ve ona salavat getirmek de Peygamber sevgisinin gösterilmesinin yollarındandır.