12.Sınıf Temel Dini Bilgiler 2.Dönem 2.Test Soruları

Hac ibadeti sırasında yapılan tavaf, Kabe'nin Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından inşa edildiği inancına dayanır ve İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir. Tavaf, hacıların Kabe etrafında yedi kez dönerek Allah'ın varlığına ve birliğine imanlarını tekrarlamalarını ve toplumsal birliği pekiştirmelerini sağlar.

Hac ibadeti sırasında şeytan taşlama, İbrahim Peygamber'in şeytanın tuzaklarına düşmemek için üç kez atlatması ve sonunda taşlarla kovması anısını canlandırmaktadır. Bu ibadet, müminlerin şeytanın hilelerine karşı dirençli olmalarını ve Allah'a karşı sadakatlerini arttırmayı amaçlar.

Kabe, İslam dininde kutsal bir yapıdır ve Hz. İbrahim (a.s) ve oğlu Hz. İsmail (a.s) tarafından inşa edildiği inancı vardır. Hz. İbrahim, Kabe'yi inşa ederken Allah'ın emrini yerine getirdiği için bu yapıda ibadet etmek İslam inancında önemlidir.

Haccın zorunlu hale gelmesine sebep olan olay Hudeybiye Antlaşması'dır. Bu antlaşma, Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicretinden altı yıl sonra gerçekleşmiştir. Antlaşma şartları arasında, Müslümanların Mekke'ye hac yapmak için gelebileceği ve bu sırada barışçıl bir şekilde ibadetlerini yerine getirebilecekleri yer almıştır. Bu olay, İslam tarihinde Hac ibadetinin resmi ve zorunlu bir ibadet olarak kabul edilmesine yol açmıştır.

İnfak, İslam dininde maddi yardım yapmak anlamında kullanılan bir kavramdır. Müslümanlar, mal ve mülklerinden Allah'ın emrettiği şekilde fakir, yoksul ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmekle yükümlüdürler. Bu, zekat ve sadaka gibi çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir.

Sadaka-i cariye, ölen bir kişinin geride bıraktığı hayır işleri veya bağışlar olarak adlandırılır ve ebedi sevap kazanma amacı taşır. Bu bağışlar, örneğin bir su kuyusu, cami, okul veya hastane gibi toplum yararına kalıcı eserler olabilir. Sadaka-i cariye, sürekli olarak insanlara fayda sağlamaya devam eder ve ölen kişinin ölümünden sonra bile hayır işleri yapmasına yardımcı olur.

İnfak, İslamiyet'te mal ve para yardımında bulunmak anlamına gelir ve zekat, sadaka gibi çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir. Bu kavram İslami yardımlaşma ve dayanışma anlayışının temelini oluşturur.

Sadaka-i cariye, İslam dinindeki hayırseverlik kavramlarından biridir ve "sürekli sadaka" olarak da adlandırılır. Bu kavram, bir kişinin ömür boyu sürecek bir hayır işi yapması ve bu sayede insanlara fayda sağlaması anlamına gelir. Genellikle cami, okul, su kuyusu gibi kalıcı yapılar inşa etmek veya eğitim, sağlık, çevre gibi alanlarda faaliyet gösteren kurumlara bağış yapmak şeklinde gerçekleştirilir.

Bu soruda zekâtın hangi ayda verilmesi gerektiği sorulmaktadır. Zekât, İslam dininde bir ibadet olarak kabul edilir ve yılda bir defa verilmesi zorunludur. Bu verilme zamanı ise Ramazan ayı değil, Zilhicce ayıdır. Zilhicce ayı, İslam'ın beş temel ibadetinden biri olan hac ibadeti için de önemli bir aydır.

Bu soruda, zekâtın özelliklerinden hangisinin olmadığı sorulmaktadır. Zekât, belirli şartları taşıyan mal ve varlıklar üzerinden verilir, farz-ı ayndır, yılda bir defa ödenir ve fakirlere, yoksullara ve ihtiyaç sahibi olanlara verilir. Ancak, son seçenekte belirtilen "Zekât vermek zorunlu değildir" ifadesi yanlıştır. Zira, zekâtın verilmesi Müslümanlar için bir ibadet olarak farz-ı ayndır ve zorunludur.

Bu soruda, Kur'an ve Sünnette zekâtın önemi ile ilgili yanlış bir ifade aranmaktadır. Seçenekler arasında bulunan "D) Zekât, sadece bireysel faydalar sağlar, toplumsal faydaları yoktur." ifadesi yanlıştır. Zekâtın sadece bireysel değil, toplumsal faydaları da bulunmaktadır. Zekât, toplumsal dayanışmayı artırarak fakirlerin refah düzeyini yükseltmeye yardımcı olur.

Bu soru Kur'an ve Sünnet'te zekâtın amacını sorgulamaktadır. Zekâtın amacı, yoksullara yardım etmek, fakirlerin refah düzeyini artırmak, toplumsal dayanışmayı güçlendirmek ve zenginlerin mali yükünü azaltmak gibi toplumsal faydalar sağlamaktadır. Bu nedenle, E şıkkındaki "zenginlerin daha fazla servet biriktirmelerine yardımcı olmak" zekâtın amacı değildir. Zekât, zenginlerin daha fazla servet biriktirmelerini değil, sosyal adaleti ve eşitliği sağlamayı amaçlamaktadır.

Bu soruda, zekata tabi malların neler olduğu sorulmaktadır. Zekatın İslam dininde önemli bir ibadet olduğu ve belli malların bu ibadete tabi olduğu bilinmelidir. Bu mallar altın, gümüş, para, ticaret malları, tarım ürünleri ve hayvanlardır. Bu bilgiyi kullanarak, şıklar arasından doğru olanı seçmek gerekmektedir.

Bu soruda zekât ödeme zorunluluğunu ortadan kaldıran durumlar arasından seçim yapılması istenmektedir. Zekât ödeme zorunluluğu, sahip olunan malın belirli bir miktarı (nisap) aşması ve bu malın bir yıl boyunca elde tutulması durumunda söz konusu olur. Ancak bu soruda, mal varlığına sahip olmama, sahip olunan malın nisap miktarını geçmemesi, malın tamamının fakirlere bağışlanmış olması gibi durumlar da zekât ödeme zorunluluğunu ortadan kaldıran seçenekler olarak sunulmaktadır.

Bu soruda zekâtın fakirlere ve muhtaçlara ulaştırılması hangi yolla gerçekleştirilir soruluyor. Zekât, genellikle bir kurum veya organizasyon aracılığıyla toplanarak fakir ve muhtaçlara dağıtılır. Bu sayede daha organize ve etkili bir şekilde dağıtım yapılabilir.

Zekât vermek İslam dininde bir ibadettir ve mal sahibinin belirli bir oranda malını fakir ve muhtaçlara dağıtması gerekmektedir. Bu sayede malın sosyal adalet açısından dengeli bir şekilde dağıtılması ve fakirlerin desteklenmesi amaçlanmaktadır. Zekâtın malın bereketine etkisi konusunda farklı görüşler vardır, ancak genel olarak zekâtın verilmesinin malın bereketini artırdığına inanılır.

Zekâtın insanın kalbine olumlu bir etkisi vardır ve kişinin kalbinde merhamet, şefkat, cömertlik, yardımseverlik ve bağışlama duygularını yerleştirir. Bu, zekâtın sadece maddi bir yardım olmadığını, aynı zamanda manevi bir etkisi de olduğunu gösterir. Zekât vermenin kişinin kalbine yaptığı olumlu etki, onu daha insancıl ve saygın bir insan haline getirir.

Kefaret, orucun bilerek ve isteyerek bozulduğu durumlarda uygulanır. Kefaret, Ramazan ayında tutulan oruçlar için geçerlidir ve yoksullara yardım amacıyla ödenmez.

Bu soruda oruçlu bir kişinin hastalık nedeniyle orucunu bozması durumunda ne yapması gerektiği soruluyor. İslamiyet'e göre, oruç tutmak kişinin sağlık durumuna bağlıdır. Eğer bir kişi oruç tutamayacak kadar hasta ise orucunu bozabilir ve daha sonra sağlık durumu düzeldiğinde orucunu tamamlayabilir. Bu nedenle, doğru cevap E seçeneği olan "Oruç tutmaya sağlık durumu düzeldikten sonra devam eder"dir.