Hz. Muhammed'in siyaseti, Medine'de kurduğu İslam devletinde tevhid, adalet, ilim, adalet ve istişare gibi temel prensiplere dayanmaktadır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed, Allah'ın ayetlerini açıklamak ve insanları kötülükten arındırıp bir toplum inşa etme gibi çok önemli bir göreve sahipti. Medine'de kurulan İslam devleti, Hz. Peygamber'in siyasetinin en belirgin bir şekilde ortaya çıktığı yerdir.
Medine'de toplum; putperest Araplar ve Yahudilerden oluşmaktaydı. Arapların kendi içindeki çekişmeler, Evs ve Hazrec kabilelerini birbirine düşman yapmıştı. Resulullah'ın (s.a.v.) siyaseti; Medine’de kurulan İslam Devleti ile daha belirgin bir şekle geldi.
Hz. Peygamber'in Medine'de uyguladığı siyaset, İslam dünyasının temellerini atmış ve gelecekteki gelişmelerin önünü açmıştır.
Hz. Muhammed'in Siyaseti Vesika-i MedineHz. Muhammed, İslam'ın son peygamberi ve aynı zamanda bir devlet adamıdır. Medine'de kurduğu İslam devleti, İslam hukukunun ilk uygulandığı yerdir. Hz. Muhammed'in yönetim ilkeleri, Kur'an ve Sünnet'e dayanmaktadır.
Tevhid, Allah'ın birliğini ve eşi benzerinin bulunmadığını ifade eder. Hz. Muhammed'in yönetim ilkelerinin en önemlisi tevhiddir. O, Allah'ın tek olduğunu ve insanların O'na ibadet etmekle yükümlü olduğunu öğretmiştir.
İlim, bilgi ve öğrenmedir. Hz. Muhammed, ilim ve eğitime büyük önem vermiştir. O, "İlim öğrenmek her Müslüman'ın görevidir." buyurmuştur. Hz. Muhammed'in yönetim ilkelerinden biri de adil olmaktır.
Adalet, hakkaniyet ve eşitliktir. Hz. Muhammed, adalete büyük önem vermiştir. O, "Adalet, mülkün temelidir." buyurmuştur. Hz. Muhammed'in yönetim ilkelerinden biri de istişare etmektir.
İstişare, bir konuda başkalarının görüşlerini almak ve değerlendirmektir. Hz. Muhammed, istişareye büyük önem vermiştir. O, "İstişare eden pişman olmaz." buyurmuştur. Hz. Muhammed'in yönetim ilkelerinden biri de liyakattir.
Liyakat, bir görevi yapmaya yeterli olmaktır. Hz. Muhammed, liyakate büyük önem vermiştir. O, "Bir işi ehline veriniz." buyurmuştur. Hz. Muhammed'in yönetim ilkelerinden biri de ehliyettir.
Ehliyet, bir görevi yapma yetkisine sahip olmaktır. Hz. Muhammed, ehliyete büyük önem vermiştir. O, "Bir işi ehline veriniz." buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), adalet, ehliyet ve liyakat ilkelerine sıkı sıkıya bağlıydı. O, yönetiminde adaleti tesis etmek için birçok tedbir aldı. Ayrıca, görevlendirmelerinde ehliyet ve liyakatı esas aldı.
Hz. Peygamber'in adalet, ehliyet ve liyakat ilkelerine bağlılığı, onun örnek bir yönetici olmasını sağladı. O, yönetiminde adaleti tesis etti ve liyakatli kişileri görevlendirdi. Hz. Peygamber'in bu ilkeleri, günümüz yöneticileri için de örnek olmaya devam etmektedir.
Hz. Peygamber'in Adaleti Hz. Peygamber'in Ehliyet ve Liyakat İlkeleriHz. Peygamber (s.a.v.), yönetim anlayışında istişareyi çok önemli görmekteydi. O, önemli kararlar almadan önce Allah'ın rızasını gözeterek sahabilerinin görüşlerine başvururdu. Bu sayede, alınan kararların daha iyi ve hakkaniyetli olmasını sağlar ve aynı zamanda ümmet arasında birlik ve beraberliği korurdu.
Hz. Peygamber, istişareyi hayatının her alanında uygulardı. Savaş stratejileri belirlemekten, devlet işlerini yürütmeye kadar pek çok konuda sahabilerinin görüşlerine başvururdu. Bu sayede, alınan kararlar daha iyi ve hakkaniyetli olurdu.
İstişare, Hz. Peygamber'in yönetim anlayışının temel taşlarından biriydi. O, istişare sayesinde hem daha iyi kararlar alır hem de ümmet arasında birlik ve beraberliği korurdu.
Hz. Peygamber, savaş hukukuna da büyük önem verirdi. O, savaşın sadece meşru amaçlar için yapılması gerektiğini ve savaş sırasında masum insanların zarar görmemesi gerektiğini öğütlerdi. Ayrıca, savaş esirlerine iyi davranılması ve onların haklarının korunması gerektiğini de söylerdi.
Hz. Peygamber'in savaş hukuku anlayışı, İslam dininin insan hayatına verdiği değeri göstermektedir. O, savaşın sadece son çare olarak kullanılması gerektiğini ve savaş sırasında masum insanların zarar görmemesi gerektiğini öğütlerdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.), yönetim anlayışında istişareyi çok önemli görmekteydi. O, önemli kararlar almadan önce Allah'ın rızasını gözeterek sahabilerinin görüşlerine başvururdu. Bu sayede, alınan kararların daha iyi ve hakkaniyetli olmasını sağlar ve aynı zamanda ümmet arasında birlik ve beraberliği korurdu.
Hz. Peygamber, savaş hukukuna da büyük önem verirdi. O, savaşın sadece meşru amaçlar için yapılması gerektiğini ve savaş sırasında masum insanların zarar görmemesi gerektiğini öğütlerdi. Ayrıca, savaş esirlerine iyi davranılması ve onların haklarının korunması gerektiğini de söylerdi.
Ebu Ubeyde b. Cerrah, Hz. Peygamber'in en yakın arkadaşlarından ve sahabelerinden biridir. Hz. Peygamber'in vefatından sonra halife adaylarından biri olmuştur. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer tarafından halife olarak teklif edilmiştir. Fakat o, bu göreve Hz. Ebu Bekir'in layık olduğunu söyleyerek alçak gönüllülükle bu teklifi reddetmiştir.
Ebu Ubeyde, çok dürüst, güvenilir ve adil bir kişiydi. Hz. Peygamber ona "Ümmetin Emini" lakabını vermişti. O, komutanlığını yaptığı askerleri ile aynı koşulları paylaşır, dünya malına mesafeli dururdu. Kendisine özel bir yer ayrılmasına rıza göstermezdi.
Ebu Ubeyde, Hz. Peygamber'in yaptığı savaşların tamamına katılmıştır. Uhud Savaşı'nda Hz. Peygamber'in miğferini dişleriyle çıkararak hayatını kurtarmıştır. Suriye'nin fethini gerçekleştirmiştir. Kudüs'ü fethettikten sonra Hz. Ömer'in valisi olarak hayatının sonuna kadar idare etmiştir.
Ebu Ubeyde b. Cerrah, İslam tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biridir. O, dürüstlüğü, güvenilirliği, adaleti ve komutanlığı ile örnek bir Müslüman olmuştur. İslam'ın yayılması için büyük mücadeleler vermiştir ve bu mücadelelerinde başarılı olmuştur.