11.Sınıf Biyoloji 2.Dönem 2.Yazılı

Cevap anahtarı A seçeneğidir. Süksesyonda bitkiler öncelikle kolonizatör olarak işlev görürler. Süksesyon, bir ekosistemin topluluk yapısının zamanla değişmesi sürecidir. Bu süreçte ilk olarak, çıplak toprakta büyüme yeteneğine sahip olan ve hızlı büyüyen bitkiler, toprakta kök salarak ve organik madde biriktirerek toprağın diğer organizmaların yaşamasına uygun hale gelmesini sağlarlar. Bu nedenle süksesyon sürecinde bitkilerin rolü oldukça önemlidir.

Cevap anahtarı A seçeneğidir. Popülasyon piramitleri, bir popülasyonun yaş gruplarına göre dağılımını gösterir. Bu da popülasyonun yaş yapısı, yaşlanma oranı ve doğum oranı hakkında bilgi sağlar. Bu bilgiler, popülasyonun sağlık, ekonomi ve sosyal politikalar açısından ne tür zorluklarla karşı karşıya olabileceği konusunda fikir verir.

Cevap anahtarı A şıkkı olan "Yabani otlar" olarak belirlenmiştir. Bir komünitenin oluşumu, toprakta yer alan tohumlar, bakteriler ve diğer mikroorganizmalar gibi canlıların etkileşimiyle başlar. Ancak, ilk kolonizatör organizmalar genellikle yabani otlar gibi hızlı büyüyen ve çabuk üreyen bitkilerdir. Bu bitkiler daha sonra ağaçların büyümesine yardımcı olurlar ve diğer canlıların habitatlarına dönüşürler. Bu süreçte, yırtıcı hayvanlar ve büyük memeliler gibi daha üst sıralardaki canlılar genellikle daha sonra ortaya çıkarlar.

Bu sorunun cevap anahtarı, süksesyon aşamaları arasındaki anahtar farklılıkların organizmaların fonksiyonları ve tüketim alışkanlıkları, yaşam alanı ve konumları, ve çevreye verdikleri tepkiler olduğudur. Süksesyon, bir ekosistemde zamanla gerçekleşen değişimlerdir ve bu süreçte organizmaların rolleri ve etkileşimleri değişir.

Cevap anahtarı A seçeneği olan "Yabani otlar"dır. Yabani otlar, sonraki süksesyon aşamalarında diğer bitki türlerinin yer alması için tohumlarını serpmekle ilgilidirler. Bu tohumlar, daha sonra diğer bitki türleri için besin ve yer sağlayan toprakta kök salabilirler. Bu süreç, başlangıçta çıplak olan toprağın zamanla bitki örtüsüyle kaplanmasına ve daha fazla canlı türünün ortaya çıkmasına yardımcı olur.

Cevap: B) İki organizma arasındaki karşılıklı yararlı bir ilişki. Simbiyoz, iki farklı organizmanın birbirleriyle olan etkileşimlerini tanımlayan bir terimdir. Bu ilişki, karşılıklı yararlılık sağlayan bir işbirliğine dayanır. Simbiyoz örnekleri arasında, balinaların küçük kabuklu organizmalarla olan ilişkisi, yosunların ve mantarların birlikte yaşaması gibi örnekler yer alır.

Cevap anahtarı A'dır. Mycorrhizae, bitki kökleri ve mantarlar arasındaki simbiyotik bir ilişkiyi ifade eder. Mantarlar, bitki köklerinin çevresinde büyürken bitkilere su ve besin sağlarlar, karşılığında bitkiler de mantarlara karbonhidratlar verirler. Bu ilişki, bitkilerin büyümesine ve toprak verimliliğine katkı sağlar.

Bu sorunun cevap anahtarı B seçeneği "Habitat kaybı" ile ilgilidir. Simbiyotik ilişkiler, iki farklı türün yaşadığı habitatın etkileşimleri sonucu ortaya çıkan ve iki türün de birbirine bağımlı olduğu bir tür ilişkisidir. Bu tür ilişkilerde bir tür diğerine zarar vermeden ortak yaşam alanını paylaşır ve karşılıklı yarar sağlar. Habitat kaybı, türlerin yaşadığı alanların azalması ve yok olması sonucu bu simbiyotik ilişkilerin bozulmasına neden olabilir. B

Cevap: D) Albinizm. Popülasyon yoğunluğunu etkileyen faktörler arasında göç, doğum oranı, ölüm oranı ve doğal afetler gibi faktörler yer almaktadır. Ancak albinizm, popülasyon yoğunluğunu etkileyen bir faktör değildir çünkü albinizm, genetik bir bozukluktur ve bir popülasyonun yoğunluğunu doğrudan etkilemez.

Bu sorunun cevap anahtarı A şıkkı "Popülasyonun maksimum büyüklüğü" dür. Taşıma kapasitesi, bir bölgedeki kaynakların ve yaşam alanlarının sınırlı olduğu düşünüldüğünde, bölgede sürdürülebilir bir popülasyonun maksimum sayısıdır. Taşıma kapasitesini aşan bir popülasyon, kaynakların tükenmesi, hastalık ve çevre bozulmaları gibi nedenlerle azalacaktır. Bu kavram ekoloji biliminde önemlidir ve bize doğal sistemlerin sınırları hakkında bilgi verir.

Cevap anahtarı D seçeneğidir. İklim şartlarındaki değişiklikler, komünitenin enerji akışında bozulmalara yol açabilir ve dolayısıyla komünitenin yapısını etkileyebilir. Bu değişiklikler, bir türün baskın hale gelmesine veya türlerin popülasyonlarında değişikliklere neden olabilir. Biyolojik çeşitlilik, bir ekosistemin sağlığı için önemli olduğundan, iklim değişikliği gibi çevresel faktörlerin etkisi, ekosistemlerin sürdürülebilirliği açısından önemlidir.

Bu sorunun cevap anahtarı A'dır, yani besin zincirindeki bir halkanın yok olması komünite üyelerinin çeşitliliğini azaltır. Besin zinciri, bir ekosistemin temel özelliklerinden biridir ve bir halkanın yok olması diğer türlerin besin kaynaklarını ve doğal düşmanlarını etkiler. Bu da nihayetinde popülasyonların azalmasına ve çeşitliliğin azalmasına neden olabilir.

Cevap: C) Besin, su, yaşam alanı gibi sınırlı kaynaklar için rekabet. Komünitelerdeki türler arasında sınırlı kaynaklar için rekabet yaygındır çünkü her tür, hayatta kalmak ve üremek için ihtiyaç duyduğu kaynakları arar. Bu kaynaklar, besin, su, yaşam alanı, ışık ve diğer çevresel faktörleri içerebilir. Komünitelerdeki türler arasındaki rekabet, birbirleriyle doğrudan rekabet eden türler ve aynı kaynaklara ihtiyaç duydukları için dolaylı olarak rekabet eden türler arasında da farklılık gösterebilir.

Cevap anahtarı C şıkkıdır. Türler arasındaki rekabet, genellikle daha büyük ve daha güçlü türlerin diğerlerini ortadan kaldırması sonucuna yol açabilir. Bu, kaynakların daha iyi kullanılmasını sağlasa da, diğer türlerin tükenmesiyle sonuçlanabilir. Ayrıca, rekabet sonucu bazı türlerin nüfuslarının azalmasıyla birlikte ekosistemde dengesizlikler oluşabilir.

Cevap Anahtarı: B) Hayır, rekabet doğanın bir parçasıdır ve kontrol edilemez. Türler arasındaki rekabet doğanın bir gerçeğidir ve biyolojik bir evrim sürecinin bir parçasıdır. Rekabetin tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir, ancak bazı durumlarda azaltılabilir veya kontrol edilebilir. Ancak, doğanın sürekli bir değişim halinde olması ve kaynakların sınırlı olması nedeniyle, tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir.

Cevap anahtarı B şıkkıdır. Zigot, blastula, morula, gastrula ve organogenez şeklindeki embriyonik gelişim aşamaları sırasıyla gerçekleşir. Zigot, döllenme sonucu oluşan hücredir ve ardından bölünerek morulayı oluşturur. Morula, birkaç gün süren hücre bölünmeleri sonucu ortaya çıkan bir kümedir. Blastula, morulanın dış hücre tabakasının sıvı dolu bir boşluk oluşturmasıyla meydana gelir. Gastrula, blastulanın iç kısmının farklılaşması sonucu oluşan üç tabakadan (ektoderm, endoderm ve mezoderm) oluşan bir yapıdır. En son olarak, organogenez aşamasında embriyo organları oluşmaya başlar. B

Organogenez dönemi, embriyonik gelişimin ikinci haftasından sekizinci haftasına kadar devam eden bir süreçtir. Bu süreçte embriyo, farklılaşarak organ ve sistemlere dönüşür. Dolaşım sistemi, organogenez döneminin ilk aşamasında oluşur ve embriyonun oksijen ve besin ihtiyacını karşılar. Bu nedenle cevap anahtarı "D"dir.

Cevap anahtarı: B) 8. haftada. Organogenez dönemi, embriyonun oluşum sürecinde en önemli dönemdir. Bu dönemde, embriyo hücreleri farklılaşarak çeşitli organ ve sistemleri oluşturmaya başlar. İnsanlarda organogenez dönemi 4-8. haftalar arasında gerçekleşir ve en hızlı gelişme gösteren dönemdir. İnsanda organogenez dönemi 8. haftada tamamlanır. Bu dönemde organların temel yapıları ve fonksiyonları belirlenir.

Cevap anahtarı "D) Tüm bunlar" olan bu soruda sigara ve alkol kullanımının insan üreme sistemi sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri soruluyor. Sigara ve alkol kullanımının üreme hormonlarını, üreme organlarını ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyon riskini olumsuz etkileyebileceği bilinmektedir. Bu nedenle sigara ve alkol kullanımının sınırlandırılması, sağlıklı bir üreme sistemi için önemlidir.

Cevap anahtarı A şıkkı olan "Sperm üretimi" dir. Erkek üreme sisteminin ana organları olan testisler, sperm hücrelerinin üretiminden sorumludur. Testisler aynı zamanda erkek cinsiyet hormonu olan testosteronun üretiminden de sorumludur.

Cevap: A) Plasenta. Plasenta, anne ve bebek arasındaki bağlantıyı sağlayarak, bebeğin besin, oksijen ve atık maddelerini anne kanına aktaran bir yapıdır. Bu nedenle, plasenta bebeğin büyümesi ve gelişimi için hayati önem taşır. Soruda, kadın üreme sistemiyle ilgili bir yapıdan bahsedilerek, bu yapıların bebek büyümesi için gerekli olan besin ve oksijenin plasentadan bebeğe geçmesini sağladığı sorulmaktadır. Seçenekler arasında plasenta, amnion zarı, yumurtalık, fallop tüpleri ve serviks yer almaktadır. Plasenta, anne ve bebek arasındaki bağlantıyı sağlayarak, bebeğin besin, oksijen ve atık maddelerini anne kanına aktaran bir yapıdır. Bu nedenle, plasenta bebeğin büyümesi ve gelişimi için hayati önem taşır. Bu doğrultuda, doğru cevap A seçeneği yani Plasenta'dır.

Bu sorunun cevabı C'dir. Sperm, yumurtadan daha küçük boyutludur ve daha az besin ve enerji içerir. Ancak, sperm özel bir yapısı olan akrosomu ile yumurtayı döllemek için gereken enzimleri salgılar. Bu özelliği sayesinde, sperm yumurtanın zarını delerek içine girer ve fertilizasyon gerçekleşir.

Cevap: C) İdrar ve böbreklerden oluşan sistem. Üriner sistem, vücuttaki atık maddelerin, özellikle de böbrekler tarafından filtre edilen idrarın üretiminden, depolanmasından ve boşaltılmasından sorumlu olan bir sistemdir. Bu sistem böbrekler, idrar torbası, idrar kanalları ve üretra gibi organları içerir. Bu sistem, vücuttaki atık maddelerin uzaklaştırılmasını sağlayarak vücudun sağlıklı çalışmasını destekler.

Bu sorunun cevap anahtarı "C) Sekresyon"dur. Böbrekler, idrarı üretmek ve kanın fazla su ve atık maddelerinden kurtulmak için çalışır. İdrar üretimi süreci, böbreklerdeki bir dizi işlemden geçer ve sonunda üretilen idrar, böbreklerden üreter adı verilen tüpler aracılığıyla mesaneye taşınır. İdrarın vücut dışına atılması, mesanenin kasılmasıyla idrarın üretradan dışarı atılması şeklinde gerçekleşir.